Salda Gölümüz, Kaz Dağlarımız, zeytin ağaçlarımız, ormanlarımız, kıyılarımız, milli parklarımız, doğal sit alanlarımız, kültürel varlıklarımız, ekonomik varlıklarımız, üretim araçlarımız, Milli Kütüphanemiz, Devlet Arşivlerimiz, Tarihi Saraylarımız. Gözümüzden sakındığımız, sergilemeye kıyamadığımız, tarihi eserlerimiz, tablolarımız ve saymakla bitiremeyeceğimiz, sadece bizim değil, tüm insanlığın ortak mülkiyeti, tarihi kültür mirasımız, hazinemiz neden bu kadar açıkça, neden bu kadar hoyratça imha ediliyor, talan ediliyor, yağmalanıyor?

Ya da şöyle sorayım, “Ne tür bir şey yaşıyoruz ki bunlar oluyor?”
Siz bu sorumun yanıtını düşünürken, yardımcı olmak adına iki örnek vereyim:
Birincisi, insanlığın ortak bilgi ve kültür birikimi olan dev gibi kütüphanelerin yıkımı,
İkincisi yakın tarihte yaşanan ve hemen hepimizin tanık olduğu Işid’in Irak ve Suriye’ deki saldırıları.

Ne alaka diyorsunuz değil mi?
Bakın, size bu pazıla ait iki parça vereceğim; başka bir şeye gerek kalmayacak zaten.

Önce kütüphanelere bir bakalım isterseniz.

Tarihte Yakılan En Büyük Kütüphaneler

İnsanlığa yapılan en büyük kötülük, insanlığın belleği ve bilinci olan kütüphaneleri yakmak ve ileri medeniyetlerle tarihi eserleri imha etmek olup; tarih bu tür sayısız caniliklerle doludur. İşte yakılan kütüphanelerden birkaçı:

1. İran Kütüphanesi (M.Ö.330): İskender ve askerleri tarafından yakılmıştır. Zerdüştlüğün 12 Bin manda derisine yazılmış olan Avesta adlı kutsal kitabı da buna dahildi.

2. Sibilli Yazıtları (MÖ.75): Apollon tarikatı rahipleri tarafından yok edildi.

3. İskenderiye Kütüphanesi (MS.490): Romalılar tarafından yakılmıştır.

4. Bağdat Kütüphanesi (MS. 600’ler): Halife Ömer, günlerce yakmayla bitmeyen yüz binlerce kitabı yaktırma emri vermeden önce tarihe geçen şu talihsiz sözleri sarf etmişti: “Bu kitaplarda yazılanlar Kuran’da varsa, onlara gerek yoktur; Kuran’da yoksalar, o zaman da onlara gerek yoktur”

5. Cengiz Han’ın Yaktığı Kitaplar (MS.13.YY.): Ele geçirdiği kentlerin ilk önce kütüphanelerini yaktırmıştır. 1260’da acımadan yaktırdığı Bağdat Kütüphanesi’ de bunlar arasındaydı.

6. İstanbul Kütüphanesi (MS.13.YY.): Haçlılar tarafından yakılmıştır.

7. Endülüs Emevi Kütüphanesi (MS.15.): İspanyollar tarafından yakılmıştır.

8. Maya Ve İnka Elyazmaları (MS.16.YY.): İspanyollar tarafından yakılmıştır.

9. Berlin Kütüphanesi (MS. 1945): Rusların eline geçmesin diye Naziler tarafından yakılmıştır.

10. Bağdat Kütüphanesi ve Tarih Müzesi (9 Nisan 2003): binlerce yıllık 17 bin tarihi eser ve yüz binlerce el yazması kitap, önce Amerikalı tarihi eser kaçakçıları, sonra da Bağdatlılar tarafından yağma ve talan edildikten sonra yakılmıştır.

Bir de Işid’ in yaptıklarına bir göz atalım:

IŞİD’ in Yok Ettiği Önemli Kültürel Miras Yapıları

Irak ve Suriye’de ardı arkası kesilmeyen terör eylemlerinde bulunan IŞİD, birçok arkeolojik bölgeyi de ortadan kaldırdı. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve tarihi açıdan oldukça önemli yapılar barındıran bölgede devam eden yıkımın ne yazık ki önüne geçilemedi.

IŞİD militanlarının, kazma ve balyozlarla binlerce eseri parçaladığı, Musul Müzesi’ni yerle bir etti. Bunun dışında IŞİD, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan  Roma dönemi metropollerinden Hatra kentini de yıkıma uğratmıştı. IŞİD, ayrıca para kazandıran bir girişim olarak tarihi eser yağmacılığını da teşvik etti.

Peki, neden yıkımın önüne geçilemedi? Bölgeden yıkıma ilişkin olarak, arkeologlara raporlar gelse de kapsamlı olarak bir hasar tespiti yapılamadı. Musul Müzesi’nden video görüntüsünün dışında hasara ilişkin pek fazla bir bilgi yok. Keza Hatra ve Nimrud metropolleri için de durum bu şekilde. Alman Arkeoloji Enstitüsü Irak saha ofisi direktörü Margarete van Ess de, hasarın büyüklüğüne ilişkin bilgi eksikliğini dile getirmişti.

İşte IŞİD’in, 2014’ün temmuz ayından sonra Irak ve Suriye’de yıkıma uğrattığı tarihi alanlar;

Irak:

1. Hatra
1985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınan bu kent, M.Ö.300 yılında kurulmuş. Kent, Roma İmparatorluğu’nun hakimiyet alanı dışındaki bağımsız krallığın başkentiydi. Hatra’da, Yunan ve Roma’dan etkilenilmiş ve Doğu ile harmanlanmış bir mimari yapı göze çarpıyor. Bu özellik bölgenin İpek Yolu ticaretinde kullanılan bir merkez olduğunu gösteriyor. Kent, IŞİD tarafından ele geçirilip cephanelik ve eğitim kampı olarak kullanıldı. Hatra, buldozerle tahrip edildiği biliniyor.

2. Ninova
Asur, M.Ö.900-600 yılları arasında oldukça yayılmacı bir politika izleyen, Ortadoğu’nun büyük bölümüne yayılan ve antik dönemde imparatorluk olabilme özelliğini tam olarak taşıyabilecek tek devletti. Krallar ülkeyi Kuzey Irak’ta bulunan bir dizi başkentten yürüttü. Ninova da bu başkentlerden birisiydi. Şehir M.Ö.700 yıllarında Sinahheriba döneminde altın çağını yaşadı. Günümüzdeki modern Musul kentinin bir bölümü, bu kalıntıların üzerine kurulmuş. IŞİD bölge de hakimiyeti ele geçirince Ninova da tehlike altına girdi ve yıkım başladı. Bu kent, ayrıca Musul Müzesi’nde sergilenen birçok eserin kaynağı konumunda.

3. Musul Müzesi ve Kütüphaneler
IŞİD’in şehri kontrol altına alınca birçok el yazması eseri ortadan kaldırdı. Musul Üniversitesi kütüphanesi yakıldı. Bunların içinde belki de en önemli yıkım IŞİD’ in Musul’un simgelerinden olan 1921 yılında inşa edilmiş merkez halk kütüphanesini patlayıcılarla yerle bir etmesiydi. El yazması birçok eserin yanı sıra Arap bilim insanlarının kullandığı birçok araç gereç de yok olmuştu. Kütüphaneden sonra yıkım sırası Musul Müzesi’ne geldi. Müze, Bağdat’taki Irak Müzesi’nin ardından ülkenin en büyük ikinci müzesi olma özelliğini taşıyordu. Yıkımdan sonra, yetkililer tarafından yayınlanan demece göre, müzedeki eserlerin çoğunun kopya olduğu, orijinallerinin Irak Müzesi’nde sergilendiği belirtilmişti.

4. Nimrud
Şehir 3200 yılında kuruldu ve Asur medeniyetine başkentlik yaptı. Kazı çalışmaları bölgede 1840 yılında İngiliz arkeologlar tarafından başlatıldı. Kazılardan çıkarılan birçok heykel ve antik parça, New York’taki Metropolitan Museum of Art, İngiltere’deki British Museum olmak üzere birçok ülkeye gönderildi. Orijinal parçaların çoğu ise Irak’ta kaldı.
Arkeolojik alan, toprak bir duvarla 3.6 kilometrekarelik bir bölgeyi kapsıyor. Tamamı yeryüzüne çıkarılamayan ve geriye kalan kısımların, yeraltında korunaklı olduğu umulan kente, IŞİD’in tam olarak verdiği zararın boyutu belirlenebilmiş değil.

5. Horsabad
Horsabad kenti, Musul’a birkaç km uzaklıkta bulunuyor. Bu kent de bir dönem Asur medeniyetine başkentlik yapmış. Kent Asur Kralı Sargon tarafından M.Ö.717-716 yılları arasında yapılmış ve kabartmalar, heykeller çok iyi korunmuş. Asur, kraliyet törenlerini ve zaferlerini anlatan resimler görmek de mümkün. Kabartma ve heykellerin çoğu 1800’lerin ortasında Fransız kazı çalışmaları sırasında Chicago’daki Şark Enstitüsü ekipleri tarafından taşındı. Bazı parçalar da Irak ve Louvre Müzesi’nde bulunuyor. IŞİD’ in tarihi kentin tam olarak hangi kısmına zarar verdiği şu an için meçhul. Elde veri olarak sadece, yöre sakinlerinden ve Irak Tarihi Eserler Bakanlığı’ndan gelen bilgiler mevcut.

6. Hz. Yunus Türbesi
Yunus Peygamber Camii hem İncil hem Kur’an’da adı geçen Hz. Yunus adına yapılmış bir camii. IŞİD, camiyi boşaltarak patlayıcılarla yerle bir etti. Asur kenti Ninova’yı oluşturan, iki dağdan birinin üzerine yapılmış bir Hristiyan kilisesinin tepesine kurulu olan cami, Irak tarihi açısından oldukça önem taşıyordu.

7. İmam Dur Türbesi
Samarra kenti yakınlarındaki İmam Dur Türbesi, Ortaçağ İslam mimarisi ve dekorasyonunun muhteşem bir örneğiydi. IŞİD tarafından havaya uçuruldu.

Suriye:

8. Apamea
Kent, Roma devrinin zengin ticaret merkeziydi. Bölge aslında IŞİD’ ten önce, Suriye iç savaşı sırasında yağmalanmaya başladı. Apamea’da bulunan ve daha önce varlığından haberdar olunmayan Roma dönemine ait mozaiklerin satılmak üzere söküldüğü ve IŞİD’ in, satılan parçalardan on milyonlarca dolar elde ettiği söyleniyor.

9. Duro – Europos
Fırat Nehri’nde bir Yunan yerleşimi olan bu kent sonraki yıllarda Roma İmparatorluğu’na bağlı bir karakol olarak kullanılmış. Europos, farklı mimarisiyle, dünyanın en eski Hristiyan kilisesine, çok sayıda tapınağa ve bir sinagoga ev sahipliği yapıyor. Yağmacıların verdiği zararın boyutunu, kentteki kerpiç duvarların içindeki, oyulmuş halde bulunan arazinin uydu görüntüleri ortaya koydu.

10. Mari
Yaklaşık olarak MÖ. 5000 yılında kurulan kent, MÖ. 3000-1600 yılları arasında, Tunç Çağı’nda, gelişmeye başladı. Bir Sümer ve Amori kenti olan bölgede, arkeologlar tapınak, saray ve bölgedeki halkların ilk dönemlerine ışık tutacak, kil tabletlere yazılmış arşivler keşfetti. Mari’nin kaderi de diğer yerlere benziyor. Elde edilen uydu görüntüleri ve yerel halkın verdiği bilgilere göre kent, özellikle kraliyet sarayı, sistemli bir şekilde yağmalandı.

Şimdi başa dönelim isterseniz, sorum neydi?
Neden bu kadar hoyratça imha ediliyor, talan ediliyor, yağmalanıyor ya da ne tür bir şey yaşıyoruz ki bunlar oluyor?
Irak ve Suriye kadar yıkıcı savaşlar yaşıyor olsaydık, bu ülkede bu olanlar olur muydu?
Sanırım doğru yanıtı hepimiz biliyoruz.

 

Yücel BİNİCİ