Herkesin gözde astrofizikçisi Carl Sagan, 1995 yılında, ülkemizde TÜBİTAK yayınlarından çıkan Karanlık Bir Dünya’da Bilimin Mum Işığı adında bir kitap yayınlamış ve bu kitapta sahte bilim ile cehaletin tehlikelerine karşı uyararak, okuyucularını eleştirel ve şüpheci düşünmeyi öğrenmeye teşvik etmişti.
Bu, sosyal olarak bilinçli bir bilim insanı için epey normal bir şey, fakat özellikle bir paragraf, bu hafta Twitter’da patladı ve sebebini görmek zor değil.
Sagan, bir şekilde (zaman makinesi demiyoruz, fakat muhtemelen zaman makinesi) işlerin durumunu bugün oldukları şekilde tahmin etmeyi başarmıştı ve bu korkutucu şekilde isabetli.
İmalat işlerindeki azalışı; insanların siyaset hakkında umutsuz şekilde hissetmesini; siyasetçilerin kamu yararını temsil etmeyi reddetmesini veya başaramamasını ve parlak, devrimsel teknolojilerin, yüzde 1’den başkasının yaşamlarını değiştirdiğinin hiç görülmemesini konuşuyoruz.
Sonuç? Sagan, insanların gerçekler yerine boş inançlar ve sahte bilimi tercih edeceğini tahmin etmişti ve daha endişelendirici olarak, halkın, bizi iyi hissettiren şey ile aslında doğru olan şey arasında idrak ederek ayrım yapmaktan aciz olacağını söylemişti. Sahte haberler?
Evet, bu paragraf hepsini anlatıyor:
“Çocuklarımın veya torunlarımızın zamanındaki bir Amerika, içime doğuyor; Birleşik Devletler’in bir hizmet ve bilgi ekonomisi olduğu; neredeyse tüm imalat endüstrilerinin diğer ülkelere kaydığı; muhteşem teknolojik güçlerin sadece çok az insanın ellerinde olduğu ve kamu yararını temsil eden hiç kimsenin, meseleleri anlamadığı bile; insanların kendi gündemlerini belirleme veya bilgili bir şekilde yetki sahibi olanları sorgulama yeteneklerini kaybettiği; kristallerimize yapıştığımız ve gergin şekilde burçlarımıza danıştığımız, eleştirel yeteneklerimizin azaldığı, iyi hissettiren şeyler ile gerçek olan şeyler arasında ayrım yapamadığımız, neredeyse farkına varmadan, batıl inançlara ve karanlığa düştüğümüz…”
Suspecting Carl Sagan had either a time machine or a crystal ball.
Ok, probably the time machine. pic.twitter.com/zpKH1HUYhz
— Charles Bergquist (@cbquist) January 23, 2017
Peki, Sagan 1995 yılında bir şekilde, toplum hakkında, birkaç nesil içinde hayatın nasıl olacağını isabetli biçimde tahmin edecek kadar bilgi sahibi miydi, yoksa hepimiz bundan fazla mı anlam çıkarıyoruz?
İşin garibi, bu türden bir tahmini yorumlama şeklimiz, aslında Sagan’ın en büyük öcülerinden biri olan burçları yorumlama şeklimiz ile epey ilgili durumda.
Yıldız fallarının gerçek ile alakası yok, fakat sahip oldukları büyük başarıyı, insanların görmek istedikleri şeyi görme eğilimlerine borçlular.
Bu yüzden, toplumun geleceği hakkında bütün olarak karamsar olabilsek de, insanlar kendi bireysel gelecek beklentileri hakkında genelde epey iyimserdirler; bu görüş, iyimserlik önyargısı olarak biliniyor.
Bu aslında evrimsel bir hayatta kalma taktiği ve yıldız fallarının doğrudan faydalandığı bir şey.
College London Üniversitesi’nden bir algısal sinirbilimci olan Tali Sharot’un, TIME için açıkladığı üzere:
“İyimserliğin, şiddetli çatışmalar, yüksek işsizlik oranı, tornadolar ve seller ile insan yaşamını şekillendiren bütün tehditler ve aksaklıklar hakkındaki haber dalgaları altında tükenmesini beklersiniz. Ülkemizin gidişatı veya liderlerimizin eğitimi geliştirme ve suçu azaltma yeteneği hakkında toplu olarak kötümser olabiliriz. Fakat kişisel geleceğimiz hakkındaki özel iyimserlik, inanılmaz şekilde dirençli kalır.”
İnsanlığın iyimserlik önyargısı sayesinde, herhangi birisine boşanma, kanser ve ortalama yaşam süresi ile ilgili tüm istatistikleri gösterebilirsiniz ve çoğu kez, olumsuz olayların kendilerinin başına gelmeyeceğine inanmayı seçeceklerdir.
Bu yüzden, bu ay ruh ikizimizle tanışacağımızı veya büyük bir ikramiye alacağımızı söyleyen yıldız fallarını gördüğümüz zaman, ona inanmayı seçiyoruz ve geri dönüp onun doğruluğunu kontrol etmeye yatkın olmuyoruz; yıldız falı, bizi iyi hissettirerek zaten işini yaptı.
Gelecek hakkında garip bir şekilde isabetli olan bir tahminle karşılaştığımız zaman da benzer bir şey oluyor; bütün insanlarda bütünleşik halde bulunan algısal önyargıların bir kısmı da, mevcut inanışlarımızı doğrulayan detayların bizi çekmesidir.
Matt Novak’ın Gizmodo’da belirttiği üzere: “[T]ahminlerin ‘isabetliliğinin’, sıklıkla bir Rorschach testi olduğunu hatırlamakta fayda var. Belirli bir tahminin isabetliliğini yorumlamak, onu yorumlayan insanlar ve onların gelecek hakkındaki kendi umutları veya korkuları hakkında genelde birçok şey söyler.”
Bizler ayrıca, bu tahminleri şartlara koymaya ihtiyaç duyarız, çünkü internette yayılan paragrafı okuduktan sonra, Sagan’ın bir nevi gelecekteki koşulların durumunu ayıplamaya çalıştığını göreceksiniz… Beavis ile Butthead?
“Amerika’nın seviyesinin düşmesini, çok etkili olan medyada, 30 saniyelik kısa konuşmalarda (şimdi 10 saniye veya daha aza indi), en düşük ortak payda program yapımında, saf sahte bilim ve batıl inançta sunumlarında, fakat özellikle de cahilliğin bir çeşit kutlamasında yer alan mevcut içeriğin yavaşça çürümesinde en belirgin şekilde görüyoruz.
Ben bunu yazdığım sırada, Amerika’da en çok kiralanan videokaset, Salak ile Avanak filmi. Beavis ile Butthead, genç TV izleyicileri arasında meşhur (ve etkili) olmayı sürdürüyor. Verilen fikir, eğitim ve öğrenimin (sadece bilimde değil, her şeyde) kaçınılabilir, hatta istenmez olması.”
Sagan, 2016 yılında David Attenborough’u izleyen genç insanların X Factor’u izleyenlerden daha fazla olduğunu bilse ne kadar memnun olurdu. Zihin uyuşturan televizyon, aslında şu anda sahip olduğumuz sorunların en küçüğü.
Fakat tüm bu söylenenlerle birlikte bile, 2017’ nin başlangıcı için gerçekten patlama yapan bir tahmin ortaya attığı için Sagan’a saygılarımızı sunmak zorundayız. Önümüzdeki aylar ve yıllarda daha iyi şeylerin gelmesini umalım.
www.popsci.com.tr