Carl Sagan’in 20 Yıl Önceden Günümüzle İlgili Yaptığı Tespit Ufkunuzu 20 Kat Açacak!

İnsanlık tarihinin en önemli bilim insanlarından olan Carl Sagan, uzay-bilim ile alakalı çalışmaları ve astrobiyoloji alanındaki keşifleriyle bilinir.

Sagan, gezegenler arası uzay yolculuğu projesini başlatmış ve ölünceye kadar da sürdürmüştür.

Bilimin toplumlara yayılması ve bilimsel düşüncenin halk tarafından anlaşılabilir kılınabilmesi için pek çok değerli çalışmaya imza atmıştır.

Cehaletin yaygın olduğu toplumların ve karanlığın aydınlatıcısı olarak bilimi görmüştür; hem icraatlarıyla hem de söyledikleriyle haklı bir şöhret kazanmıştır.

Hayatı boyunca yüzlerce makale ve onlarca kitap yazan Sagan, sadece yaşadığı dönemin değil geleceğin de en başarılı analistlerinden biriydi.

Batıl inanç ve kulaktan duyma bilime karşı verdiği mücadelelerden eserlerinde sıklıkla bahseden Sagan, insan zihninin en değerli besininin bilgi olduğunu yaşamı boyunca savunmuştur.

The Demon-Haunted World (Karanlık Bir Dünya’da Bilimin Mum Işığı) adlı kitabında, sahte bilim ve cehaletin tehlikelerine karşı uyararak, herkesi eleştirel ve şüpheci düşünmeye teşvik etmiştir.

Hem de taa 1995 senesinden, yani 20 sene önceden.

Sagan kitabında, gelecekte (yani günümüzde) teknolojik gelişmelerin hangi düzeyde olacağını, bu gelişmelerin nasıl kullanılacağı konularını işlemiş ve gerçekten önemli tespitler yapmıştır.

Bunun yanında gelecek zamanlarda üretimin neredeyse yok olma seviyesine ineceğini, tüketimin ise orantısız bir biçimde artacağını belirtmiş. Siyasi ve politik konularda da oldukça başarılı tahminler yapan Sagan, umutsuzluktan doğan kaygıları ve toplumsal yararı gözetmeyen, toplumu temsil edemeyen politikacıları da hatasız bir şekilde bilmiş.

Gerçeğin ya da bilgilerin ötesine geçip, batıla ve sahte bilime olan inancın artacağını; insanların, hakikatin değil kendilerini iyi hissettiren şeylerin peşinden gideceklerini söylemiş.

İnternette yayılan sahte bilimle alakalı yazıları ve insanların inandığı şeyleri görünce Sagan’ın haksız olmadığını söylemek çok da zor olmasa gerek aslında.

– Carl Sagan’in zaman makinesi veya büyücü küresi olduğundan şüpheliyim. 

– Kabul, zaman makinesi olması daha makul.

“Çocuklarımızın veya torunlarımızın zamanındaki bir Amerika’yı düşünüyorum; Birleşik Devletler’in hizmet ve bilgi ekonomisi olduğu; neredeyse tüm imalat endüstrilerinin diğer ülkelere kaydığı; kaydedilen teknolojik gelişmelerin sadece çok az insanın ellerinde olduğu, kamu yararını temsil eden kişilerin meseleleri anlamadığı, insanların kendi gündemlerini belirleme veya bilgili bir şekilde yetki sahibi olanları sorgulama yeteneklerini kaybettiği, gerçekten uzaklaşıp sonrasında ilginç bir şekilde burçlarımıza danıştığımız, eleştirel yeteneklerimizin azaldığı, iyi hissettiren şeyler ile gerçek olan şeyler arasında ayrım yapamadığımız, neredeyse farkına varmadan, batıl inançlara ve karanlığa düştüğümüz…”

Bu tahminler her ne kadar Amerika özelinde yapılsa da, günümüze baktığımızda bu yozlaşmaların tüm dünyada geçerli olduğunu görüyoruz.

Ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok ülke, bu tahminlerin gerçekliğini reddedemez sanırım…

Peki, Sagan böylesine doğru bir tahmini nasıl yapmıştı dersiniz?

Aslında olaylar burada birazcık karmaşıklaşıyor, çünkü bu tahminlerin size çok mantıklı gelmesinin belki de en önemli nedeni, Sagan’ın en baştan beri karşı olduğu bir şey, yani insanların görmek istedikleri şeyi görme eğilimleri.

Şimdi ben kalkıp size ‘’bu ay içerisinde yepyeni bir işiniz olacak, çok para kazanacaksınız. Sevdiğiniz bir insan yoksa eğer ona da yakın zamanda kavuşuyorsunuz.” desem?

Pek çoğunuz bu durumun gerçeklikle olan bağıntısını düşünme gereği dahi duymadan inanmayı seçer. Fakat, eğer ben size “ülkemizde geçtiğimiz yıl tam 100bin insan kanserden ölmüş.” desem, yine pekçoğunuz bunu gözardı edersiniz, çünkü bireysel olarak bu 100bin kişiden biri olma ihtimalini yok sayarsınız, siz değilsinizdir o 100bin kişiden bir tanesi.

Peki, bu durum neden böyle?

Bunun sebebi en basit tanımla iyimserlik algısı, yani insanın olanı değil de bireysel olarak iyiliğine olan şeyleri görmeye olan yatkınlığı.

Tıpkı yıldız fallarında olduğu gibi, evet.

İnsanlığın iyimserlik önyargısı sayesinde, herhangi birisine boşanma, kanser, ve ortalama yaşam süresi ile ilgili tüm istatistikleri gösterebilirsiniz.

Çoğu kez, olumsuz olayların kendilerinin başına gelmeyeceğine inanmayı seçeceklerdir, emin olun.

Gelecek hakkında garip bir şekilde isabetli olan bir tahminle karşılaştığımız zaman da benzer bir şey oluyor.

Bütün insanlarda bütünleşik halde bulunan algısal önyargıların bir kısmı da, mevcut inanışlarımızı doğrulayan detayların bize uymasıdır aslında.

Psikolog ve aynı zamanda sosyolog olan Matt Novak’ın konu hakkında söyledikleri oldukça ilgi çekici:

“Tahminler, çoğunlukla bir Rorschach (İnsanların kişisel özelliklerini saptamak için geliştirilen bir mürekkep testi) testine benzer. İnsanlar, gerçekler üstünde bağ kurmak yerine, kendi doğrularına ve korkularına yoğunlaşır.

Medya adeta en düşük ortak paydada programlama yapıyor; batıl inançları ön plana çıkartırken, bilime hakaret ediyor. Cehaletimizi kutluyoruz ve bunun farkında dahi değiliz. Sözde bilime ve batıl inanışlara yönelik sunumlardaki inanınırlık, içeriğin yavaş yavaş bozulmasıyla açıkça görülüyor.”

Sagan hayatta olsaydı eğer, 20 yıl öncesinden yaptığı tahminlerin, günümüz dünyasıyla olan bağdaşıklığı karşısında gurur duyardı galiba.

Özellikle de ülkemiz insanının evlilik programları karşısında beyinleri pelte haline kadar geçirdikleri zamanı görseydi…

BONUS:

Tarihin bize öğrettiği acı gerçeklerden biri şudur;

Eğer yeterince uzun süre aldatılırsak, aldatıldığımıza dair kanıtları görmezden gelme eğilimi gösteririz. Artık gerçeklerin açığa çıkmasıyla ilgilenmez oluruz. Aldatılış bizi ele geçirir. Çünkü basitçe aldatılmış olmayı kabullenmek fazlasıyla acı vericidir ve bunu kendimize bile itiraf edemeyiz. Carl Sagan