ne zaman aşık olsam
dünya bir labirent olur
gözlerim kararır kaybolurum
ne zaman aşık olsam
takılmış bir plak gibi
hep sana
hep sana
hep sana
ne zaman aşık olsam
aşkın ve
bütün duygusal salınımların
kimyası
biyolojisi
anatomisi
hatta sosyo-psikolojisi üzerine
felsefi tezler yazarım
ve her seferinde bu kutsal ve mistik kuramın
başka bir senfonik detayında kaybolurum
çıkmazlar ve açmazların muamması
savurur yüreğimi
beynimin sonbahar kurgularına
ve kalbim kekeme bir şair olur
ne zaman aşık olsam
sürrealist senaryoların oskar’a aday uçarı yönetmenidir usum. parmak uçlarımda şimşekler çakar, biyo-enerjik yıldırımlar düşer bir yaz gecesinde gökyüzü gibi pürüzsüz tenine.
ne zaman aşık olsam
acaba derim. Acaba aşkın sakınımı kanunu mu var ki hep ayrılık ve hüzün söylenceleri altında kalır aşıklar.
acaba sanal dünyaları nasıl yıkılır aşıkların? ne kadar sürer amalığı herkesçe bilinen zehir zemberek duygusal deha aşk.
acaba simülatörü yapılabilir mi model ile gerçek arasında düştüğümüz o imgesel yanılsamaların.
ne zaman aşık olsam
iki kadeh votkanın çınlayarak sevişmesi yansır arzunun ateşi basmış yüzüme. bedenimi saran bildiğin o sıcaklık hissi ürpermeleri konuk eder memnuniyetle. ve dolunay, bildiğimiz bütün sevişme sahnelerinin sansür görüntüsü.
ne zaman aşık olsam
yeniden doğduğumu bilirim. aşkların da yaşlanıp eskiyeceği ihtimali korkutur ki belki bu yüzden her gün yeniden aşık olurum.
belki aşk; ipekböceği gibi özenle kendi kozanı örüp, kendini feda etmektir kelebek için.
ne zaman aşık olsam
duyumsarım insanlığın mutlak ve evrensel bölü çizgisinde olduğumu. ya bütün ya bütün içinde parça olacaktır bireyselliğim.
yücelbinici