
Sadece ben mi bu yıkımın, bu enkazın altındayım, birbirimizi boğazlayıp, parçalayıp, yediğimiz bu kâbusu bir tek ben mi görüyorum?
İçimizdeki mikro çıkar çetelerini, mafyavari yeni yetmeleri, üç kuruşluk kişisel çıkarı için vatanı, milleti, kendini satanları; iki yıl veya beş yıl oturacağı küçük bir koltuk için yolunu, yoldaşını satanları, insanlığını, karakterini, kimliğini harcayanları bir tek ben mi görüyorum?
Birbirimizle iletişim bile kuramadığımızı, aynı örgüt içinde onlarca, yüzlerce örgütçük olduğumuzu, mikro çıkar çeteleri tarafından esir alındığımızı; meydanı niteliksiz, vasıfsız, eğitimsiz, vahşi cehalete bıraktığımızı; aydınların, eğitimli insanların bu durumla mücadele yerine kıyıya köşeye çekilmiş kırgın öfkelerini bir tek ben mi görüyorum?
Siyasi partilerdeki eğitim seviyesinin derneklerden, küçük işletmelerden, hatta halktan bile çok geride kaldığını, halkla aramızdaki mesafenin her geçen gün açıldığını, halkın bize, bizim halka ulaşma şansımızın kalmadığını, kendimize bile ulaşamadığımızı bir tek ben mi görüyorum?
Bizim ivedilikle birbirimize kavuşmamız, birbirimize sarılmamız gerek. Birbirimize kavuşabilirsek her yere, herkese, her şeye ulaşacağız da bir öbekten bir öbeğe ulaşmak mümkün değil; birine yaklaşsan geri kalan herkese uzaklaşıyorsun, herkese yakın olsan, herkes senden uzaklaşıyor. Herkesi kucaklama çabasına “mavi boncuk dağıtmak” deniyor, örgütün için emek vermeye “seçilmişe yalakalık” diyorlar. Halk için çalışsan “halk dalkavukluğu” sayılıyor.
Bizim ivedilikle kendi içimizdeki surları, kaleleri, cepheleri ve içlerindeki tüm siperleri, mevzileri, sütreleri, hendekleri yıkmamız; kendi içimizdeki pusuları, tuzakları, fakları kaldırmamız, mayınları temizlememiz gerek. Birbirimizle ajancılık oynamaktan vazgeçip, basit gündelik serzenişlerden görüntü, ses kaydetmeyi, birbirimizi takibi bırakmamız gerek.
Bu selfi siyasetini, bu fotoroman siyasetini, bu sosyal medya siyasetini terk edip, örgütün bütün danışma, değerlendirme ve karar mekanizmalarını eksiksiz çalıştırmamız gerek. İhtisas komisyonları ile halkın bütün katmanlarına ulaşmamız, her sektörün bütün bileşenleri ile birlikte yerelden ulusala bütün sorunları teşhis edip, yine tüm bileşenler ile birlikte sektörel çözümler üretmemiz, politika oluşturmamız, siyaset üretmemiz gerek.
Bizim bu cehaletten, bizim bu ataletten, bizim bu esaretten kurtulmamız gerek. Yoksa bu siyasi mefta yine elimizdeki atı alıp, Üsküdar’ı geçecek.
yücel binici