Satrancın kesin kökeni tartışmalı olmasına rağmen yaygın bir şekilde kabul gören teori, bugün oynadığımız satranç oyununun 1400 yıl önce Hindistan’dan geldiği teorisidir. Söz konusu oyun,  aslen Sanskritçe dört kol ya da dört boyut anlamına gelen “chaturanga” olarak bilinmektedir.

Dilbilim profesörü Edwin Battistella Oxford Üniversitesi Gazetesi’ne 2017’de dört boyutun “Hindistan ordusundaki filleri, atları, savaş arabalarını ve piyadeleri” temsil ettiğini ifade etmişti. MS 600 yılında chaturanga oyunu, David Shenk’in 2006’daki “The Immortal Game: A History of Chess.” kitabında bahsettiği üzere, günümüzde satranç dediğimiz oyunun ilk gerçek versiyonu olan Pers oyunu ‘chatrang’ şekline evrildi.

Shenk’e göre chatrang, 64 karelik bir tahtada 32 taşla oynanan iki kişilik bir oyundu. Her oyuncunun bir şah, nazır (vezir), iki fil, iki at, iki savaş arabası ve sekiz piyade olmak üzere toplam 16 parçadan oluşan bir ordusu vardı.

Batistella, kesin kuralların tam olarak bilinmemesine rağmen günümüz satrancında olduğu gibi chatrangta da oyunun bir oyuncunun diğerinin şahına saldırmasıyla bittiğini söylüyor.

Uluslararası Satranç Federasyonu tarafından tanımlanan günümüzün uluslararası standart satranç tahtasının chatrang ile aynı düzeni ve zamanla taşlar değişmiş olsa da aynı sayıda taşları bulunuyor.

Dünya’da farklı varyasyonlarda bir sürü satranç oyunu bulunuyor

H.J.R. Murray’in “History of Chess”te yazdığına göre oyun, yüksek ihtimalle İran’dan İpek Yolu boyunca yayılmıştı.

Böylelikle Çin satrancı (xiangqi) ve Japon satrancı (shogi) da dahil olmak üzere bugün hala oynanan 2000 farklı satranç türü ortaya çıkmıştı.

Çin ve Japon türlerini chaturanga oyununa bağlayan kanıtlar var olsa da bazı bilim insanları Çin satrancının bağımsız bir şekilde ortaya çıktığını ve Japon satrancının ise Çin versiyonundan esinlenilerek meydana geldiğini ileri sürüyorlar.

 

 

Çin Satrancı. C: Getty

 

Satranç, kilise yasaklamaya kalkışsa da bugün bilinen uluslararası formuna Ortaçağ Avrupası’nda evirildi

Satranç 11. yüzyılda Avrupa’ya ulaştığında soylular, kraliyet ve şövalyeler oyuna hızlı bir şekilde adapte olabildiler. Din adamları da avanta kollamak istedi.

Ancak oyunun kumar ve haylazlıkla ilişkilendirilmesi, bazı kilise liderleri ve güçlü kişilerin oyunu yasaklamaya teşebbüs etmelerine sebep oldu.

1061’de  İtalya’nın Ostia Kardinali Damiani, Papa’ya bir mektubunda oyuna hayatın “utanç verici haylazlıklarından” diyerek  kendi din adamlarına oyunu oynamayı yasakladı. Daha sonra 1254 yılında Katolik Kilisesi tarafından kutsanmış tek kral olan Kal IX. Louis, oyunu tüm Fransa’da yasaklamaya kalkıştı, ancak oyunun popülerliğine yenik düştü.

Ortaçağ boyunca satranç taşları, şövalyeler (atlar), kaleler ve piskoposlar (filler) gibi Ortaçağ Avrupası toplumunu yansıtan figürler ve anıtlardan oluşan modern şekline büründü.

Günümüzde oyun tahtasındaki en güçlü taş olan kraliçe (vezir taşı), 15. yüzyılda nazırın yerini alarak yaygın bir değişime sebep oldu. Bu durumu Shenk, I. Elizabeth, Kastilyalı I. Isabella ve İskoçya Kraliçesi Mary gibi “karizmatik ve güçlü kraliçelerin” doğuşuna yoruyor.

O zamanlarda, kurallar oyun zamanını hızlandırmaya adapte edilmişti. Bu sebeple piskoposlar (filler) ve kraliçe (vezir) daha fazla güç kazandı. Vezir, sadece iki kare çapraz ilerleme yerine artık sınırsız kareyi çapraz ya da her çizgisel yönde ilerleyebiliyordu.

Satranç tarihi üzerine bir TED-Ed videosuna göre; Aydınlanma Çağı’nda kural değişimleriyle birlikte satranç stratejileri ve teorisi ortaya çıktı, oyun “kraliyet yerlerinden dönemin kahvehanelerine (coffee houses)” kayarak daha geniş kapsamda benimsendi.

Ben Franklin Amerika’da satrancı destekledi 

Birleşik Devletler Satranç Vakfı’na göre ABD’nin kurucu babası Benjamin Franklin, doyumsuz bir satranç oyuncusu ve oyunu “ABD’ye şans eseri ilan eden” kişiydi.

Franklin aynı zamanda kadınlarla satranç oynamaktan oldukça zevk alırdı. Birleşik Devletler Satranç Vakfı’nın web sitesinde yazdığına göre  “Franklin özellikle güzel kadınlarla satranç oynadığı esnada çok fazla zaman geçirmesi ile bilinirdi.

1786 yılında Franklin oyunun, oyuncuların sosyal ve entelektüel yeteneklerini güçlendirmesini öven “The Morals of Chess” adlı makalesini yayınladı.

Satranç kuralları neredeyse bir  yüzyıldan fazla süre  boyunca, 1924 yılında Paris’te Uluslararası Satranç Federasyonu açılana kadar bir sistem haline getirilmedi.

Satranç ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş gerginliklerinin bir evresi oldu

Tıpkı “Queen’s Gambit”te olduğu gibi ABD ile Sovyetler Birliği arasında satranç dünyasında da uluslararası bir rekabet vardı.

8 kez Amerika satranç şampiyonu olan Bobby Fischer, Dünya Satranç Şampiyonu olarak hakimiyet süren Rus oyuncu Boris Spassky ile 1972’de 11 Temmuz’dan 1 Eylül’e kadar “Yüzyılın Maçı” olarak bilinen müsabakada karşı karşıya geldi.

Maç, İzlanda Reykjavik’te oynandı ve 21 oyundan meydana geldi.

İngiltere Satranç Federasyonu Başkanı Dominic Lawson’ın 2015’te BBC’ye yazdığına göre;  maçın önemi satranç dünyasını aştı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger, Fischer’ı 17 Temmuz’da maçı bırakmaması için ikna etmeye çağırdı. Fisher, birçok olayda maçtan ayrılma tehditleri savurmuştu.

Lawson’a göre “Raykjavik’teki  1972 maçı, Soğuk Savaş gibi farklı bir çatışma alanında satrancın önemini gözler önüne serdi. Sovyetler Birliği için satranç tahtasında egemenlik, Batı’nın kapitalist sistemine karşılık kendi sosyalist sistemlerinin üstünlüğünün bir ispatıydı.”

Maçı Fisher kazandı, ancak bunun sonucunda gelen ün ve basının ilgisi, ünlü eksantrik oyuncuyu -2008’de ölümü üzerine New York Times’ta yazıldığına göre-  “hayatının geri kalanı boyunca başa çıkmaya çalıştığı tuhaf, aykırı bir yalnızlığa” itti.

Fischer, Yugoslavya’da satranç oynamak için uluslararası onayları ihlal edişinden sonra 2004’te akıl hastanesine yatırılması teklif edildiği  İzlanda’da hayatını yitirdi.

4 Mayıs 1997’de IBM bilim insanı Murray Campbell (sağda) IBM Deep Blue (satranç bilgisayarı) için Dünya Satranç Şampiyonu Garry Kasparov (solda)’a karşı hamlesini yapıyor. Masadaki monitor bilgisayarın hamlelerini Campbell’a aktarıyor. C: AFP

 

En ünlü satranç oyunlarından biri gerçek bir insanın bir süper bilgisayarla karşı karşıya geldiği oyun

11 Mayıs 1997’de Deep Blue isimli IBM süper bilgisayarı, insan satranç oyuncusunu yenmek için yapılan ilk bilgisayar oldu.

Deep Blue’nun rakibi, o ana kadar hayatında hiç oyun kaybetmemiş olan dönemin dünya şampiyonu Rus satranç oyuncusu Garry Kasparov idi.

Oyun ve satranç bilgisayarlarının ortaya çıkışı, satranç dünyasında bir dönüm noktası oldu. Günümüzde bilgisayarlar arası satranç ligleri bulunuyor ve satranç yazılımı, insanlara oyun yeteneklerini geliştirmeleri için fırsatlar sunuyor.

Kasparov’un MasterClass kursunun giriş bölümünde “Oyuncular artık kendi oyunlarındaki hatalarını görebildikleri milyonlarca oyunun verisine ulaşabiliyor. Bu durum oyuncuların daha önce hiç yapılmamış zekice hamleler öğrenmesine de olanak sağlıyor.” yazıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: “Ortaya Çıkışından Bilgisayarlara Kadar Satrancın İlginç Tarihi” Etkin Yiğit. https://arkeofili.com/ortaya-cikisindan-bilgisayarlara-kadar-satrancin-ilginc-tarihi/