Öğrenme, beynimizin doğal olarak yaptığı bir şeydir. Esasen, beyin bunu, doğum öncesinden beri uyanık olunan her dakika yapmaya devam ediyor. Öğrenme, faydalı (ya da faydasız) bilgi ve becerilerin depolanması ve edinilmesi sürecidir. Peki, bu süreci daha etkin hale getirebilir miyiz?

Cevap, öğrenme sürecinde fiziksel olarak neler olduğunun altında yatar. Bilgi işlendikçe, beyin, bağlantılar kurar ve bağlantılar bozar, nöronlar arasındaki sinapsları güçlendirir ve büyütür ya da tekrar eski konumlarına getirir. Aktif öğrenme sırasında, yeni bağlantıların kurulması eskilerinin kırılmasından daha baskın bir süreçtir. Fareler üzerinde yürütülen çalışmalar, bu yeni bağlantılar kurulması sürecinin çok hızlı ortaya çıkabildiğini ortaya koyuyor. Ve beynin bazı bölgelerinde, özellikle de hipokampüste, öğrenme gerçekleştikçe beyin yeni beyin hücreleri büyütür.

Fakat, bir devre bir kez olaya dahil olduğunda, kalıcı olursa kullanılabilir. Bu durum, büyük oranda, yeterince uyarılmış bir devrenin yağlı bir tabaka oluşturması süreci olan miyelinasyona indirgenir. Bu tabaka, iletim hızını arttırır ve devrenin daha etkin bir biçimde çalışmasını sağlar.

Peki, bilgiyi öğrenmenin ve kalıcı hale getirmenin en iyi yolu nedir? Bu soru, okula gitmiş herkes için sürpriz olmayan bir cevaba sahiptir: Dikkat odaklama, kısa süreli hafızada (işler bellek) işleme ve sonrasında aktif olarak hatırlamaya çalışmak.

Bu yöntem, kendinizi test etmenin en iyi yollarından birisidir ve beyninizin yeni bağlantıları güçlendirmesine neden olur. Ayrıca, araştırmacılar, yeni öğrendiklerinizi, hali hazırda bildiklerinizle bağlamanın da etkili bir yöntem olduğunu ileri sürüyor. Bu durum, beyindeki bağlantıları daha kararlı hale getirir ve az kullanılmadan kaynaklı unutulmasını da zorlaştırır.

Öğrenme süreci, hayat boyu devam eder. Peki, yetişkinliğe eriştikçe öğrenme neden daha zor bir hal alır? İyi haber şu ki; yavaşlama için herhangi bir fizyolojik neden gözükmüyor. Bunun yerine, yaşlandıkça, yeni şeyler öğrenmek için daha az zaman harcıyor gibi gözüküyoruz ve zaman harcadığımızda da, bunu ortalama bir çocukla aynı dikkat ve heyecan ile yapmıyoruz.

University of Nevada’dan Gabriele Wulf tarafından yürütülen bir araştırma, yetişkinlerin, fiziksel bir beceriyi (örneğin; golf topuna vurmak gibi), söz konusu hareketin ayrıntılarına odaklanarak öğrenme eğilimi gösterdiklerini ortaya koyuyor. Fakat, çocuklar ise, ayrıntılara çok fazla takılmıyorlar ve topu istedikleri yere göndermenin hesaplarını yapıyorlar. Wulf, yetişkinlere, çocuklar gibi öğrenmeyi öğrettiğinde ise, katılımcıların, becerileri daha hızlı kavradıkları görüldü.

Bu durum, bilginin öğrenilmesi süreci için de geçerli gözüküyor. Yetişkinler, ayrıntıları geçiştirecek mental kısa yollara sahiptir. Fakat yine de çocuklarla aynı şekilde yeni şeyleri öğrenme kapasitesine sahiptirler. Bu da, yetişkinlerin, kestirme yollara başvurma tutkularını engelleyebilirlerse, daha kolay öğrenebileceklerini gösteriyor.

Daha çok test edilmiş ve denenmiş bir yöntem ise, beyni aktif tutmaktır. Yaşlanma, beyin dokusunda giderek kaybolmaya yol açar; ancak bu durum çeşitli yöntemlerle azaltılabilir. Biraz beyin egzersiziyle, beyin tekrar “hayata döndürülebilir.” Yapılan bir araştırma, haftada üç kez, 40 dakikalık bir egzersizin, öğrenme ve hafıza için önemli bir beyin bölgesi olan hipokampüs boyutunu arttırdığını ortaya koyuyor. Bu aynı zamanda, beyindeki bağlantıları güçlendiriyor ve yeni şeylerin kalıcı olmasını kolaylaştırıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: “Zihin Kullanma Kılavuzu-3: Öğrenme” Gürkan Akçay, Boğaziçi Ü. https://bilimfili.com/zihin-kullanma-klavuzu-3-ogrenme