1. Ateşli bir şekilde savunulan görüşler asla iyi bir temele dayanmayan görüşlerdir; gerçekten de şiddetli duygusallık, görüş sahibinin rasyonel kanıtlardan yoksun olduğunun bir göstergesidir. politika ve din konularındaki görüşler hemen hemen tümüyle aşırı duygusallık ile bağıntılı olan türdendir.
2. Dünyadaki konumunu olduğu gibi görme yürekliliği göstermeyen hiç kimse bu korkudan kurtulamaz; Kendisine, kendi küçüklüğünü görme olanağı vermeyen hiç kimse muktedir olduğu yüceliğe erişemez.
3. Sıradan kişilerin kendi başlarına düşünmeleri istenmez. Çünkü düşünen insanları yönetmek güçtür; yönetime sorunlar çıkarırlar. Platon’un deyişiyle, yalnız yöneticiler düşünmeli, geri kalanlar sadece itaat etmeli, koyun sürüsü gibi liderlerini izlemelidirler.
4. Sahip olduğumuz eğitim sistemleri; okuyabilen, ancak olayları değerlendirmeyi ve bağımsız bir görüş edinmeyi beceremeyen gençler yetiştirmekten başka bir şey yapmıyor.
5. Bir kimseye bir görev verilirken, ya da o kişi bir işe alınırken onun dinsel, siyasal ve ahlaki düşüncelerini dikkate alma alışkanlığı, insanlara fikirlerinden dolayı zulmetmenin çağdaş biçimidir.
6. İnsanlar sadece başkalarının mutsuzluğu pahasına elde edilebilecek şeylere sahip olmayı istemekten vazgeçtiğinde, toplumsal mutluluğun önündeki engeller de yok olacaktır.
7. Politikacıların anladığı şekliyle demokrasi bir “yönetme” biçimidir; yani insanlara, kendi istediklerini yaptıkları sanısıyla liderlerin istediklerini yaptırma yöntemidir.
8. Çağdaş dünyada öğretmenin kendine özgü bir bakış açısına sahip olmasına nadiren izin verilir. Öğretmen eğitimden sorumlu bir makam tarafından atanır; eğer eğitim yaptığı anlaşılırsa da “kapı dışarı” edilir.
9. Tarih, insanın yalnızca kendi ülkesinin bakış açısından değil, aynı zamanda yabancıların bakış açısından da öğretilmelidir. Eğer tarih İngiltere’de Fransızlar tarafından, Fransa’da İngilizler tarafından okutulsaydı, iki ülke arasında anlaşmazlık çıkmazdı; her biri diğerinin bakış açısını anlardı.