Şans insanların rastgele elde ettikleri bir şey midir? Şansı bir şekilde kendimiz yaratabilir miyiz? Neden bazı insanlar doğuştan itibaren daha şanslı ve diğerlerine göre daha ön planda olurlar? Her şey tamamen şans eseri ya da bizden bağımsız mıdır?
Şans, doğduğumuz andan itibaren sahip olduğumuz bir özelliktir. Dünyaya gelişimizle birlikte bulunacağımız ve büyüyeceğimiz ânı, yeri ya da çevreyi seçme şansına sahip değilizdir. Bunlara ek olarak keyfini çıkardığımız ya da hayatımız boyunca yaşamak zorunda kaldığımız pek çok ânın seçimi de bizim kontrolümüz dışındadır. İlk bakışta şans adı verilen kavram yaşantımızdaki her şeyi yönlendiriyormuş gibi durur. Ancak gerçek hiç de öyle değildir.
Herkes şanstan bahseder ancak bu kavramı tanımlamak pek de kolay değildir. Şansı, hayatımızı iyi ya da kötü yönde etkileyen, tesadüfen ortaya çıkan olaylar ya da durumlar olarak tanımlayabiliriz. Bu bakış açısıyla örnek olarak iyi şans, piyangodan büyük ödülün çıkması, kötü şans ise ikramiye çıkan bileti kaybetmek olarak düşünülebilir.
Bazı insanlar bu konunun bu denli zarar verici olup olmadığını merak ederler. Bu konuda kesin bir yanıt vermek şu an için mümkün gözükmüyor. Ancak yapılan çalışmalarda önemli aşamalar kaydedildiğinin de altını çizmek gerekiyor. Piyango örneğinde olduğu gibi büyük harflerle yazılan iyi şans değişmeye ve elden kaçmaya son derece elverişli bir özelliktir. Buna karşın insanın her gün karşılaştığı şans ve tesadüfen gerçekleşen güzel olaylar daha çok kişinin belli başlı becerileri ve bir tür zekâsıyla ilgilidir.
“Şans, elverişli durumlardan faydalanma kabiliyetinden başka bir şey değildir.”
Orison Swett Marden
Şans ve Şanssızlık
Eğer tarihe damga vurmuş isimlerin hayat hikâyelerine bakarsak pek çoğunun büyük zorluklar ve şanssızlıklar yaşadıklarını görürüz. Aslında bu insanların hiçbiri “şanslı” kategorisine girmezler. Sonuç olarak böyle insanlar başardıkları hiçbir şeyi şans eseri elde etmemişlerdir.
Günümüz dünyasında yaşayan insanlar için bu durumun pek geçerli olmadığını söyleyebiliriz. Konuyla ilgili olarak 40 yaş ve üzerinde 1000 kişinin performansı, ekonomik olarak başarıya ulaşma çabaları ve bu hedefe ne derece ulaştıklarına yönelik bir simülasyon çalışması yapılmıştır. Araştırmayı fizikçiler Alessandro Pluchino ve Andrea Rapisarda ile ekonomist Alessio Biondo yönetmiştir.
Ortaya çıkan sonuçlar biraz kafa karıştırıcı niteliktedir. Yapılan simülasyon sonunda en yetenekli olan kişilerin en zengin kişiler olmadığı görülmüştür. Para kazanmayı ve bir servet sahibi olmayı en fazla etkileyen faktör şanstır. Elbette en yetenekli olanlar belirli bir noktaya ulaşmışlardır. Ancak gerçek anlamda diğerlerinden sıyrılanlar sadece şanslı olanlardır.
Şans ve Mantık
Yukarıdaki bilgiler bizleri iki gerçekle yüz yüze bırakmaktadır. Bir tarafta insanlık tarihine büyük katkılarda bulunmuş ve büyük bir oranda pek çok şanssızlık ve olumsuzlukların içinden geçmiş kadınlar ve erkekler bulunmaktadır. Diğer tarafta ise yukarıda belirttiğimiz çalışmaya göre, daha sınırlı yeteneklere sahip olmasına karşın şanslı olmalarından dolayı belirgin bir ekonomik başarının çok daha ötesine geçen insanlar vardır.
O halde bu denklemde gözden kaçan bir şeyler olabilir mi? Belki de evet. The Serendipity Mindset: The Art and Science of Creating Good Luck adlı kitabın yazarı ve The Economist, Diplomatic Courier, Ideas People ve Davos 50‘ye göre dünyadaki en etkin 100 düşünür arasında yer alan Dr. Christian Busch böyle olduğunu düşünenler arasında yer almaktadır.
Busch’a göre, bu noktada kitabının adında da yer alan ve kilit değere sahip gizemli bir terim bulunmaktadır: mutlu tesadüf (serendipity). Bu kelimenin eş anlamlısı, daha çok eski Türkçede yer alan tevafuk kelimesidir. Busch insanın karşılaştığı o beklenmedik iyi şans anlarının aslında tamamen şans eseri olmadığını ileri sürmektedir.
Yazara göre mesele tamamen beklenmedik durumlara anlam kazandırmak, şansı kullanmak ve bu tür fırsatları değerlendirmek için her zaman hazır olmaktır. Onun bakış açısına göre konunun en güzel tarafı, bu yeteneğin üzerinde çalışılabilir ve geliştirilebilir olmasıdır. Bu başarıldığı takdirde “iyi şans” dediğimiz kavramın genellikle bizimle birlikte olduğu görülecektir.
Fırsat Avcıları
Son olarak Christian Busch, şansın aynı zamanda bakış açısıyla ilgili bir olgu olduğunu ileri sürmektedir. İyi şans, kişinin kontrol ihtiyacının onu belirsizliklerin olduğu yollardan uzaklaştırması ile “kaçabilir”. Diğer bir deyişle, belirsizliklerin getirdiği korku kişiye hâkim olduğunda olası şansları elde etmesi de mümkün olmayacaktır.
Beklenmeyen şeyler başımıza iş açmak için değil, daha önceden elimizden kaçırdığımız diğer gerçeklikleri görebilmemizi sağlamak için karşımıza çıkarlar. Aslında bu tür durumlar, kabul etmeye ve kullanmaya istekli olduğumuz sürece bizim için bir şans barındırır. Gerçeğin mükemmel olmadığını kabullenmek, aradığımız yanıtları yanlışlarda bulabilmek ve beklenmeyen durumlara hayal gücümüzle yanıt verebilmek şansı oluşturan faktörlerdir.
İşte tam bu nokta, tarihe damga vurmuş büyük isimlerle fazla yetenekli olmayan, ancak çok şanslı olan insanların hikâyelerinin buluşma noktasıdır. Bu insanların sahip oldukları ortak şey karşılarına çıkan yeni durumlarla başa çıkma konusunda başarılı olmalarıdır. Pek çok insan, belirsizliklerle dolu bir dünyayı tercih etmediğinden dolayı çok fazla uzaklara gitmez ve risk almaz. Bu güvenli alanlar aslında potansiyelin kullanılamadığı bölgelerdir. Yani ışıkta parıldayan elmaslar kaos karanlığında görünmez olurlar.
Kaynakça
- Rovira, A., & Trías de Bes, F. (2004). La buena suerte. Barcelona: Empresa Activa.
Kaynak: “Şans ve Zekâ Arasındaki İlişki” https://aklinizikesfedin.com/sans-ve-zeka-arasindaki-iliski/