
Emperyalizm için insan; üreten, tüketen, bunu yaparken sahiplerine kazandıran; üretimi ve tüketimi yapılan çiftlik hayvanlarından farksız bir canlıdır.
Evet, insan; kullanılacağı alan, taşıyacağı özellikler ve kullanım şekline göre üretim birim maliyetleri önceden hesaplanan, üretim maliyeti ve ortalama kullanım ömrü üzerinden kâr – zarar hesabı yapılarak, maliyetin büyük kısmı bir önceki nesil üründen alınarak üretilen bir üründür.
Üretici ise birer üretim tezgâhı olan okulların bağlı olduğu devlettir. Devletler, okullarda sermayenin kendilerinden talep ettiği nitelikte ve yeter sayıda insan üretirler.
Çağımız sermayesinin dünya siyasetinde zirveye taşıdığı cehalet, sermayenin çağa uygun, ileri teknoloji ürünü insan talebini algılamakta ve istenen kaliteyi tutturmakta yetersiz kalınca, kendi ihtiyacı olan insanı kendi okullarında, üretimi de kazanca dönüştürerek bizzat sermayenin kendisi yapar oldu.
Üretilen insan, mesleğe, branşa, cinsiyete, yaş grubuna göre kafeslere ayrılır ve kullanılma sırasının gelmesini bekler, beklemekle kalmaz, kendi kategorisindeki diğerleri ile hatta diğer kafeslerdeki bireylerle rekabete girerek kullanılma şansını arttırmaya çalışır.
Şimdi 1 Mayıs, sendika, işçi, memur, işsiz, açlık, işçi hakları gibi çalışma hayatı ve sosyal katmanlarla ilgili kavramlara ve bu katmanların ihtiyaçlarına, egemen güç olan sermayenin gözlüğü ile tekrar bakın ve size ne yapacaklarını, ne yapmayacaklarını tekrar değerlendirin.
Ve tabii ki kendi kaderinizi tayin hakkınız var mı, varsa kullanacak mısınız, kullanacaksanız nasıl kullanacaksınız?
Bunlara karar verin…
yücel binici