Bu listedeki kadın bilim insanlarımızın kaçını tanıyorsunuz? Koronavirüs aşısını geliştiren de var, tarihin ilk kara delik fotoğrafını çeken de… Sadece Türkiye’ye değil, tüm insanlığa rehber oluyorlar.

Tarihin her döneminde kadınlar, insan olmanın getirdiği zorlukların yanı sıra eşit yaşamak adına bireysel hak ve özgürlükleri için de mücadele etmek zorunda kaldılar. Ancak dünyanın neresinde, tarihin hangi sayfasında olursak olalım; tüm insanlığa ışık tutan, mücadelesi ile sonraki nesillere örnek olan kadınlar da var.

Belki bu listemizde hepsinin adını anamayacağız, ancak biliyoruz ki insanlığa yol gösteren o kadınlardan bazılarını çok yakından tanıyorsunuz…

Astrofizikçi Feryal Özel:

  • Tarihin ilk kara delik fotoğrafını çeken ekipte yer aldı.
  • NASA Astrofizik Komitesi Başkanı olarak görev yapıyor.

Günümüz astronomi dünyasının en ileri gelen bilim insanlarından olan Feryal Özel, başarılarla dolu bir kariyere sahip. Annesi ve babası bir doktor olan Özel, Üsküdar Amerikan Lisesi’ni tamamladıktan sonra Columbia Üniversitesi Uygulamalı Matematik ve Fizik bölümünden ikincilikle mezun oldu. Danimarka Niels Bohr Enstitüsü’nde yüksek lisans, Harvard Üniversitesi’nde de teziyle büyük yankı uyandıran doktora eğitimini tamamladı.

NASA’da araştırmacı olarak görev yaptıktan sonra Arizona Üniversitesi’nde astrofizik dersleri veren Özel, 2013 yılında Amerikan Astrofizik Derneği tarafından en başarılı astrofizikçilere verilen Maria Goeppert ödülünün de sahibi. Kendisi Türk Bilim Akademisi’nin de üyeleri arasında bulunuyor.

Tarihçi Afet İnan:

  • Türkiye’de yetişen ilk sosyal bilimcilerden ve ilk öğretmenlerden oldu.
  • Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşu ve açılışında rol üstlendi.

Atatürk’ün manevi kızı olan Afet İnan, genç cumhuriyetin yetiştirdiği en iyi sosyal bilimcilerdendir. Bursa Kız Öğretmen Okulu’nu tamamladıktan sonra henüz 17 yaşındayken öğretmenlik yapmaya başlayan İnan, Atatürk tarafından keşfedildikten sonra dil eğitimi almak için yurt dışına gönderildi.

Aldığı eğitimle ülkenin en iyi tarihçilerinden birisi olan Afet İnan, Türkiye’ye döndüğünde Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşu ve açılışında büyük rol üstlendi. Aynı zamanda öğretmenlik yapmaya da devam eden ve akademik eğitimini ilerletip 1950 yılında tarih profesörü olan Afet İnan, 1985 yılında aramızdan ayrıldı.

Sümerolog Tarihçi Muazzez İlmiye Çığ:

  • Sümerler ve Hititler üzerine dünyanın önde gelen bilim insanlarından.
  • Antik dönemden kalan binlerce tableti analiz edip Anadolu’nun geçmişine ışık tuttu.

İnsanlık tarihinin en gizemli toplumlarından olan Sümerler hakkında dünyaca bilinen çalışmalara imza atan Muazzez İlmiye Çığ; Sümer, Akad ve Hitit dilleri üzerine bir uzmandı. Aynı toplumların dillerine, kültürlerine ve inançlarına yönelik 13’ten fazla kitabı var. Çığ, özellikle Tarih Sümerle Başlar kitabıyla büyük yankı uyandırdı. Kendisi bugün 104 yaşında olan ölümsüz bir çınar.

Fizik Mühendisi ve Mucit Canan Dağdeviren:

  • 10 saniyede cilt kanserini teşhis eden dövme benzeri bir sensör geliştirdi
  • Ekibi ile birlikte organların hareketlerini elektrik enerjisine çeviren mikro cihazlar üzerinde çalışıyor.

Yeni nesil Türk bilim insanları arasında yer alan Canan Dağdeviren, Harvard Üniversitesi Genç Akademi üyeliği bulunan ilk Türk. Giyilebilir teknoloji, esnek elektronik cihazlar ve yeni nesil devreler üzerine MIT Media Lab’da araştırmacı olarak görev yapan Dağdeviren, cilt kanserini tespit edebilen giyilebilir kalp çipini icat etti.

Biyokimyager Naşide Gözde Durmuş:

  • Kanserin erken teşhisi üzerine yaptığı çalışmalar ile adını duyurdu.
  • MIT tarafından “tıpta çığır açan lider” olarak tanımlandı.

Durmuş, çocukken yaşadığı bir hastalığa karşı savaşmak için Standford Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Bölümü’nde araştırma görevlisi oldu. Hedefinde peşi sıra başarıya ulaşan genç bilim insanı, kanserin erken teşhis üzerine yaptığı çalışmalarla adını duyurdu. MIT Technology Review tarafından “tıpta ve biyolojide çığır açan lider” olarak tanımlandı.

Tıp Doktoru Türkan Saylan:

  • Cüzzam üzerine yaptığı araştırmalar ile adını duyurdu.
  • Kadınların eğitim hayatındaki yeri için düzenlediği sosyal girişimleri ile ölümsüzleşti.

Türkan Saylan, Türk tıp tarihinin en etkili doktorlarından ve araştırmacılarından birisidir. 1963 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, Dermatoloji Bölümü Anabilim Dalı Başkanlığı’nı yaptı. 1976 yılında cüzzam araştırmalarına başladı, 1986’da artık uluslararası bir kimliğe bürünmüş araştırmacı olarak, Hindistan’da Ghandi Ödülü’ne layık görüldü. Kadınların eğitim hayatındaki yerini fazlasıyla önemseyen Saylan, bu konuda sosyal girişimlerde bulundu. 1989 yılında, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurdu, uzun süre boyunca genel başkanlığını yürüttü. Türkan Saylan, 18 Mayıs 2009 yılında aramızdan ayrıldı.

Tıp Doktoru Özlem Türeci: 

  • Koronavirüs aşısını geliştiren BionTech’i eşi Uğur Şahin ile birlikte kurdu.
  • Kanser aşısı ve tedavisi üzerine dünyanın sayılı araştırmalarını yürütüyor.

Kanser araştırmaları ve tedavileri üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Özlem Türeci, 2018’de yaptığı çalışmalarla büyük gündem yarattı. Prof. Dr. Uğur Şahin ile birlikte Almanya’da yaptığı kanser tedavisine ilişkin çalışmaları, bütün bilim camiasına ilham kaynağı oldu. 1995 yılında Alman Hematoloji ve Onkoloji Derneği Vincenz Czerny Ödülü’ne layık görülen Türeci, gelecek yıllarda tıp bilimine çok önemli katkılarda bulunmaya devam edecek gibi görünüyor.

Doç. Dr. Burcu Özsoy Çiçek:

  • Antarktika’ya giden ilk Türk kadın bilim insanı oldu.
  • Araştırmaları Mars konulu uzay çalışmalarına da ışık tutuyor.

İTÜ Kutup Araştırmaları Merkezi’nde görev yapan Özsoy, Antarktika’ya giden ilk Türk kadın bilim insanıdır. Aslında İstanbul Üniversitesi’nde harita mühendisliği üzerine eğitim alan Özsoy, 2001 yılında aynı üniversitenin Denizclik Fakültesi’nde araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Özsoy 2006 yılında Antarktika’ya bilimsel araştırma yapmaya gitti.

Teksas Üniversitesi’nde aldığı eğitim sırasında Mars ve Antarktika gibi iki araştırma konusundan Antarktika’yı seçen Özsöy, bunu Mars’a gidemeyeceği için yaptığını söylüyor. Antarktika’daki araştırmaların bir kısmı, koşulları Mars’ı andırdığı için uzay çalışmaları kapsamında yürütülüyor. Burcu Özsoy Çiçek, hala araştırmalarını İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde sürdürüyor.

Fizikçi Engin Arık: 

  • Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’de Türk bilim insanlarının da çalışması için bir ekip yönetti.
  • Türkiye’nin toryum elementi açısından zengin olduğunu savundu, bu elementin nükleer santrallerde kullanılması için çalıştı.

1948 yılında dünyaya gelen fizikçi Engin Arık, İstanbul Üniversitesi Fizik-Matematik Bölümü’nü bitirdi. Sonrasında Pittsburgh Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamlayan Arık, 1979’da Boğaziçi Üniversitesi’nde görev yapmak üzere Türkiye’ye geri döndü.

Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) üyesi olan Arık, Türk fizikçilerin burada çalışma yapması için gerekli temelleri atan kişidir. Türkiye’nin toryum elementi açısından zengin olduğunu sürekli belirten Arık, bu element ile çalışan nükleer santrallerin kurulması için çalışmalar yürütüyordu. CERN’deki ekibin kaptanı olan Engin Arık, 2007 yılında Isparta’da gerçekleşen uçak kazasında hayatını kaybeden değerli bilim insanlarımız arasındaydı.

Eczacı ve Botanikçi Asuman Baytop: 

  • 8 farklı bitki türü keşfetti, bu bitkilere adı verildi.
  • Türkiye’nin en önemli botanikçileri ve ecza bilimcileri arasında gösteriliyor.

Türkiye’nin en önemli bilim insanları arasında görülen Asuman Baytop’un adı, keşfedilen 9 farklı bitki türüne verilmiştir. 1920 yılında dünyaya gelen Baytop, kariyeri boyunca 8 farklı tür bitki keşfetti. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbayumu kurucusu olan Baytop, kariyeri boyunca 260’tan fazla bilimsel yayın kaleme aldı. Baytop’un babası Mustafa Kemal Atatürk’ün doktorlarından birisiydi.

İnşaat Yüksek Mühendisi ve Antropolog Ayten Aydın: 

  • Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nde 25 yıl görev yaptı.
  • Türkiye kültürü ve evrimi üzerine çalışmalar da gerçekleştirdi.

Ayten Aydın, 1930 yılında Konya’da dünyaya gelen, yaşamının ilerleyen yıllarında adını dünyaya duyuran değerlerimizden. Çocukluk döneminde İzmir’de büyüyen Aydın, üniversite eğitimi için İstanbul’a gitti. İTÜ’den yüksek inşaat mühendisi olarak mezun olan Aydın’ın uzmanlık alanı akarsuların düzenlenmesiydi.

Emekliye ayrıldıktan sonra okuma azmini kaybetmeyen Aydın, antropoloji üzerine bir üniversite eğitimi daha aldı. Sonrasında biyolojik ve kültürel antropoloji, sosyoloji, tarih, sanat tarihi, felsefe, müzik, tıp kültürü ve beşeri bilimler gibi çalışmalar yaptı, “Türkiye Halkının Kültürel Evrimi” adında bir de kitap yazdı.

Arkeolog Jale İnan: 

  • Türkiye’nin ilk kadın arkeologu olarak ülkemizdeki arkeolojik çalışmalarının temelini attı.
  • Antik Roma ve Bizans dönemlerine ışık tutan eserler yazdı.

Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu olan Jale İnan, ülkemizin ilk arkeologlarından olan Aziz Ogan’ın kızıydı. 1914 yılında İstanbul’da doğan İnan, devlet bursunu kazanarak Berlin ve Münih üniversitelerinde eğitim aldı. İstanbul Üniversitesi’ne dönüp çalışmalarını genişleten Jale İnan, ülkemizdeki pek çok arkeolojik kazı alanı ve müzenin hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynadı. Yayınladığı kitaplarla Antik Roma ve Bizans üzerine ender görülen eserler ortaya koyan İnan, Antalya’daki Side kazı alanını uzun yıllar boyunca yönetti.

Kimyager Remziye Hisar:  

  • Anadolu’da ve Bakü’de öğretmenlik yaptı, ardından Nobel ödülünü alan ilk kadın Madam Curie’nin öğrencisi oldu.
  • Curie’nin asistanlık teklifini reddedip Türkiye’ye döndü, İTÜ ve İÜ’de çalışmalar yaptı.

1902 yılında Üsküp’te dünyaya gelen Remziye Hisar, genç cumhuriyetin kimya konusunda öncü bilim insanları arasında yer alır. Meşrutiyet’in ilanından sonra bir yarbay olan babası ve annesiyle birlikte İstanbul’a taşınan Hisar, eğitimine başladığı mekteb-i iptidaiyi (taş mektep) 3 yıllık eğitim süresine rağmen 1 yılda tamamladı. Bu başarısını gerçekleştirdiğinde henüz 9 yaşındaydı. Kız Öğretmen Okulu’na devam eden Hisar, ardından Darülfünun’a geçti. Buradaki eğitimine kimya bölümüne kaydolarak devam etti.

Bir röportajında “Buluşlarda hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim diye düşünüyordum” demişti. Azerbaycan’a giderek Bakü’deki bir lisede öğretmenlik yapmaya başlayan Hisar, burada evlendiği eşinden bir erkek çocuk sahibi oldu. Kurtuluş Savaşı yıllarında Adana’da öğretmen olarak çalışmaya devam etti. O çocuk, yıllar sonra Fizikçi Feza Gürsey olarak dünyaya adını duyuracaktı. Cumhuriyetin ilanından sonra Paris’e, tedavi gören eşinin yanına giden Hisar, Sorbone Üniversitesi’nde kimya üzerine eğitim almaya devam etti. Ardından genç Cumhuriyetin Milli Eğitim Bakanlığı’ndan burs kazanarak Pasteur Enstitüsü’nde biyokimya eğitimi aldı.

Remziye Hisar, 1933 yılında Türkiye’ye dönüp İstanbul Üniversitesi, İTÜ gibi kurumlarda fizik ve kimya üzerine dersler verdi. 1959 yılında profesör olup İTÜ Maden Mühendisliği Fakültesi Kimya Kürsüsü’ndeki çalışmalarına devam etti. Pek çok uluslararası ödül aldı, 1979 yılında emekli oldu. Nisan 1992’de oğlu Feza Gürsey’in ölümüne dayanamayan Remziye Hisar, Haziran 1992’de arkasında, herkesin örnek alması gereken bir miras bırakarak aramızdan ayrıldı.

Bilgisayar Mühendisi Ece Kamar:

  • Harvard doktorası ardından Microsoft Lisansüstü Araştırma Bursu’nu kazandı.
  • Beyin-makine arayüz teknolojileri üzerine Microsoft’ta çalışmaya devam ediyor.

Son dönemin en başarılı Türk bilim insanlarından olan Ece Kamar, 1983 yılında İzmir’de dünyaya geldi. İzmir Fen Lisesi’inden mezun olup, Sabancı Üniversitesi’nden bilgisayar mühendisi olarak mezun oldu. Doktora eğitimi için Harvard Üniversitesi’ne giden Kamar, burada Robert L. Wallace ve Microsoft Lisansüstü Araştırma Bursu’nu kazandı.

Harvard’da beyin-makine arayüzleri algoritmaları üzerine odaklanan Kamar, şimdilerde Microsoft Araştırmaları bünyesinde araştırmacı olarak görev yapmaya devam ediyor. Şirketin gelecekteki insan-makine birlikteliğine yönelik politikalarını belirleyen bilim ekibinde yer alıyor. Microsoft ürünlerinin bazılarında Kamar’ın araştırmaları sonucunda alınmış patentler kullanılıyor.

Gökbilimci Hatice Nüzhet Gökdoğan: 

Atatürk’ün silah arkadaşlarından Tümgeneral Mehmet Zihni Toydemir’in kızı olarak, 1910 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 1928 yılında yatılı kız lisesinden mezun olup devlet bursunu kazanarak Fransa’da matematik ve fizik üzerine eğitim almaya gitti. 1932’de Lyon’da matematik, 1933 yılında Paris’te fizik eğitimi aldı, ülkesine döndü.

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ndeki ilk doçent olarak atanan Nüzhet Gökdoğan, 1936’da İTÜ’nin ilk kadın akademisyeni oldu. Gökdoğan’ın İstanbul Üniversitesi’nde tamamladığı tez, üniversitede yapılan ilk tez olduğu için 1 numara ile kaydedilmiştir. 1948 yılında profesör olana dek astronomi alanında Türkiye’deki çalışmalarına devam etti.

Türk Kadınlar Derneği ve Türk Matematik Derneği’ni kurdu. 1951’de ABD’nin Michigan kentine gitti, uluslararası gözlemevlerinde görev yaptı. Ardından Türkiye’nin ilk kadın dekanı olarak İÜ Fen Fakültesi’ne atandı. Gökdoğan 2003 yılında aramızdan ayrıldı.

Gökbilimci Dilhan Eryurt: 

  • Güneş’in gittikçe parlaklık ve ısı kaybettiğini kanıtlayan ilk bilim insanı oldu, bu keşfi Apollo görevlerine de katkı sağladı.
  • NASA Goddart Araştırma Merkezi’nde çalıştı, 1973’te tüm tecrübesi ile ODTÜ’de görev yapmaya başladı.

1926’da İzmir’de dünyaya gelen Dilhan Eryurt, lise yıllarında matematiğe olan ilgisiyle İÜ Yüksek Matematik ve Astronomi bölümüne gitti. Araştırmalarıyla Güneş’in ve diğer yıldızların tespitine yönelik önemli katkılarda bulundu. ABD Michigan’da yüksek lisans eğitimi alıp, doktorasını Türkiye’de tamamladı. 1959 yılında burs kazanarak Kanada’ya, ardından ABD’ye gitti ve astronomi alanındaki çalışmalarını devam ettirdi.

NASA’nın Goddard Araştırma Merkezi’nde görev yapmaya başlayan Eryurt, Güneş’in gittikçe parlaklık ve ısı kaybettiğini kanıtlayan bilim insanıdır. Bu tespitiyle Ay’a düzenlenen insanlı seferlerin gidişatında önemli bir katkı sağladığı için Apollo Başarı Ödülü’ne layık görüldü. Ardından yıldızların oluşumu üzerine çalışmalar yapmaya devam etti. NASA’dan 1973 yılında ayrıldıktan sonra tüm bilgi ve tecrübesiyle ODTÜ’de görev yapmaya başladı. 1993 yılında emekli oldu. Dilhan Eryurt, 2012 yılında Ankara’da yaşamını yitirdi.

Fizikçi Şenel Fatma Boydağ: 

  • Türk Hızlandırıcı Merkezi’nin tasarımında ve Test Laboratuvarı ekiplerinde görev yaptı.
  • Türkiye’den hiç ayrılmadan yaptığı çalışmalar adını dünyaya duyurmuştu.

1947’de dünyaya gelen Boydağ, İTÜ Fizik Bölümü’ndeki eğitimini tamamladıktan sonra, aynı kurumda yüksek lisans yaptı. Yaptığı çalışmalar onun adını ülke dışına zaten çıkarmıştı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde plazma fiziği üzerine çalışmalar yürüttü.  30 Kasım 2007’de AtlasJet 4203 sefer sayılı uçak kazasında hayatını kaybetti. Aynı kazada aralarında çeşitli Türk bilim insanlarının da bulunduğu 57 kişi yaşamını yitirmişti.

Genetikçi Profesör Yasemin Alanay:

Günümüz Türk tıbbının en başarılı simalarından olan Yasemin Alanay, çocukluk döneminde yaşanan genetik hastalıklar üzerine çalışmalar yürütüyor. 1996 yılında Hacettepe İngilizce Tıp Bölümü’nden mezun olan Alanay, ABD’de de çalışmalar yaptıktan sonra yurda döndü. Çocukluk döneminde kemik ve yüz gelişiminden sorumlu olan iki yeni gen türünü bilim literatürüne kazandırmayı başarmıştı.

Fizikçi ve Edebiyatçı Aslı Erdoğan: 

  • Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) görev yapan ilk Türki bilim insanlarından.
  • Edebiyat kariyerinde adını yazdığı öykü, roman ve denemeler ile duyurdu.

Fizik alanındaki başarılı kariyerini doktora aşamasınayken, CERN’de görev almasına rağmen yarıda bırakan Erdoğan, sonrasına edebiyata profesyonel bir şekilde giriş yaptı. Öykü, roman, şiirsel yazı, deneme gibi alanlarda ülkemiz edebiyatına önemli eserler kazandırdı, çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Özellikle Avrupa’da edebi kimliği ile ön plana çıkan Erdoğan’ın eserleri çok sayıda dile çevrildi, çeşitli ödüllere layık görüldü.

Onbaşı, Edebiyatçı ve Akademisyen Halide Edip Adıvar: 

1884 yılında dünyaya gelen Adıvar, ülkemiz edebiyatının en güçlü eserlerini veren ilk yazarlar arasında yer alır. Kendisi babasının baskısıyla Osmanlı’nın son yıllarında Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde eğitim görmeye başladı. Genç Halide, İngiliz ya da Amerikan kültürünü daha küçük yaşlarında tanımış olmanın avantajıyla Kurtuluş mücadelesinde büyük bir rol üstlenecekti.

1908 yılında kadın haklarına ilişkin yazılar yazıp yayımlamaya başladı. Gazetelerde yazmaya devam ederken, öğretmenlik ve müfettişlik görevlerini yürüttü. Balkan Savaşı’nda hastanelerde görev yaptı. Adıvar’ın adını Türkiye, 1919 yılında İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda yaptığı protesto mitingiyle tanıdı. Adıvar, İzmir’in işgal edilmesine yönelik halkın harekete geçmesini sağlayan bu konuşmasıyla tarihin seyrini değiştiren simalar arasına adını yazdırdı.

Anadolu’daki Türk askerine silah desteği sağlayan örgütte yöneticilik yaptı, Milli Mücadele döneminin öncüleri arasında yer aldı. 1919 yılında Wilson Prensipleri Cemiyeti’ni kuran kişiler arasına katıldı. Amerikan mandası üzerine bir tez yazıp Mustafa Kemal’e Sivas Kongresi hazırlıkları sırasında mektupla gönderdi. Adıvar’ın bu tezi reddedildi, çünkü ülkenin manda altına girmesini kolaylaştıracak bir yaklaşımı vardı. Aradan geçen yıllar sonunda Milli Mücadele sona ermiş, genç cumhuriyetin ilk akademisyenlerinden birisi olmuş Halide Edip Adıvar, “Mustafa Kemal Paşa haklıymış” sözüyle, bir nevi yazdığı tezi çürütmüştür.

Türkiye’ye dönmeden önce Adıvar; Oxford, Yale, Illinois, Michigan, Cambridge ve Sarbone gibi üniversitelerde konferanslar düzenledi. Ardından Hindistan’daki diğer öncü üniversiteler ile bir dizi konferanslar düzenledi. 1939 yılında Türkiye’ye dönüp İstanbul Üniversitesi’nde görev yapmaya başladı. Bir dönem milletvekilliği yapsa da sonradan araştırmacı olarak çalışmaya devam etti. 1964 yılında aramızdan ayrılan Adıvar, ülkemizin en çok satan edebi romanlarının yazarlarındandır.

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: “İyi ki Varsınız: Başarılarıyla Tarihe Adını Altın Harflerle Yazdıran 20 Türk Bilim Kadını”, Şahin Kılınç. https://www.webtekno.com/turk-bilim-kadinlari-h107124.html