
Kişisel gelişim yolculuğuma başladığımdan beri, bir görevim vardı: Hayatımın kalitesini arttırmak. Benim için yüksek kaliteli hayat; sağlıklı, mutlu ve özgüvenli olmak demek. Bu; güçlü ilişkilere sahip olmak, düşünceli olmak, kendi bedeninde iyi hissetmek ve zamanının çoğunu gerçekten sevdiğin şeyleri yaparak geçirmek anlamına geliyor.
Çoğu zaman, küçücük değişimler bile hayatımızda büyük etkiler yaratabiliyor. Eğer bu değişiklikleri alışkanlıklara çevirirsek, bu bizim kim olduğumuzu ve her gün nasıl bir gerçekle karşılaştığımızı değiştirebilir.
Sen kendine inandığın zaman, başkaları da sana inanır.
Satış rekoru kıran kitabı Simyacı’ da Paulo Coelho şunu belirtiyor: sen bir şey istediğinde, bütün evren ona ulaşmana yardım etmek için birlik oluyor. Ancak, sadece evren değil, diğer insanlar da senin enerjin ile eşleşiyor.
Kendine davranışınla diğer insanlara da sana nasıl davranmaları gerektiğini öğretirsin. Eğer sen kendine saygı duymazsan, başkaları da duymayacaktır. Ama eğer SEN, dünyaya kendini önemsediğini gösterirsen; etrafındakiler de sana öyle davranma gereksinimi duyacaktır. Eğer sen kendine inanırsan, başkalarını da sana inanmaya ikna etmek çok daha kolay olacaktır.
Başarı, güçlü yönlerini oynamak ile ilgilidir.
Çoğu insan enerjisini nefret ettiği ya da kötü olduğu bir alanda ortalama olmak için harcar. Sonuç olarak da sinirlenir ve hayatının her alanında motivasyon eksikliği yaşar. Ama güçlü olduğun yönlerini daha da güçlendirmek yerine zayıflıkların üzerine çalışmak kulağa çok daha mantıklı geliyor, değil mi?
Bunun sebebi bütün eğitim sistemimizin iyi yönleri güçlendirmek yerine zayıflıkları geliştirmek üzerine kurulu olması. Oysa gerçek şu ki, hoşlanmadığın bir şeyde asla çok iyi olamazsın. Eğer çok kötü bir tenis oyuncusuysan ve arkadaşın iyi bir oyuncuysa, başarılı bir oyuncu olmak için onun senden daha az zamana ve enerjiye ihtiyacı olacaktır.
Birçok şeyde iyi olmak zorunda değilsin, sadece nelerde iyi olduğunu bil ve onları akıllıca kullan. Eğer dünya klasmanında bir tenis oyuncusuysan; yazı yazma, resim çizme veya yemek yapma kabiliyetinin bir önemi olmayacaktır.
Ortalamanın üstüne çıkabilmek için, yapmayı sevdiğin (ve kötü olmadığın) şeyi bul ve ona daha çok zaman ayır!
Her başarısızlığın arkasında gizlenmiş fırsatlar vardır
Eğer bu gerçeği kucaklarsan, hayatın çok daha eğlenceli olacaktır. Çok sıklıkla, zorluklarla ve başarısızlıklarla karşılaştığımızda pes ederiz. Oysaki çoğu zaman başarısızlık, gelişim için en iyi fırsattır.
Bir aksilik yüzünden sinirlenmek yerine meraklı olup acı yerine gelişimi seç. Olumsuz durumlarda olumlu taraftan bakabilmek her zaman kolay değildir ama kesinlikle çok değerlidir.
Hayatı çok ciddiye alma, ne de olsa ölümsüz değilsin.
İnsanların çoğu her şeyi çok ciddiye aldığı için sefil hayatlar yaşıyor. Kendilerine gülemiyorlar, çok kolay alınabiliyorlar ve sanki her zorluk dünyanın sonuymuş gibi davranıyorlar. Gerçek şu ki, hayattaki çoğu şeye yön veremezsin. Fakat zaten hayat yaşananları kontrol etmek değildir.
Hayat tıpkı iyiler gibi kötü durumları da kucaklamak ve elindeki koşulları en iyi şekilde değerlendirmektir, en başında zorlayıcı görünse de.
Hayat fırsatlar yaratmakla ilgilidir.
Bir şey yapmak için hiç “mükemmel fırsat”ı bekledin mi? Çoğu insan böyle yapıyor. Birçok insan bir gün hazır olmayı, mükemmel fırsatı, mükemmel işi, mükemmel eşi veya yaşadığı ülkeden çıkmak için mükemmel anı bekleyerek bir ömür harcıyor.
Oysa gerçek şu ki, fırsatlar tesadüften ibaret değildir. Her gün kendine yepyeni bir fırsat yaratmakla sorumlusun. Sana hiçbir şey sunmayan işleri terk etmeli ve aktif olarak seni fırsatlarla ödüllendirecek bir hayat yaratmalısın.
Hayatının kalitesi; yaptığın, düşündüğün veya söylediğin şeylerde ne kadar sorumluluk aldığına bağlıdır. Eğer sorumluluk alırsan, sevdiğin bir hayat yaratabilirsin. Hayallerin için çabalamak yerine her akşam televizyon izlemeyi seçersen, var olan gerçekleri ve sen değişmedikçe hiçbir şeyin değişmeyeceğini kabullenmen gerekecek.
Zihnini para gibi kullan, boşa harcama.
Zamanınla birlikte enerjin senin en değerli kaynağın. Eğer çok fazla zamanın var fakat enerjin yoksa muhteşem bir hayat yaşayamayacaksın. Enerji seviyen hem fiziksel hem de zihinsel kapasiten tarafından belirlenir.
Eğer her zaman gereksiz ve tekrar eden bilgileri tüketirsen, zihinsel enerjini boşa harcamış olursun. Böylelikle verimli olamaz ve zihin açıklığından uzak olursun. Her geçen gün; milyonlarca indirim mesajıyla, reklamla, ürün açıklamaları ve daha birçok şeyle zihnin bombardımana uğruyor!
Bu aşırı uyarılma farkında olduğumuzdan çok daha fazla enerji harcamamıza yol açıyor. İşte bu yüzden, medya tüketimini ve gereksiz bilgi alımını minimumda tutmak çok önemli!
Hayat kendini bulmakla değil, kendini yaratmakla ilgilidir.
Özellikle genç insanlar, kendilerini bulmak adına bir yolculuğa çıkıyorlar. Ama gerçek şu ki, asla kendini bulamayacaksın. İstediğin her şey olabilirsin. Tüm yapman gereken kim olmak istediğin ile ilgili bilinçli bir seçim ve her gün o kişi olarak yaşamak.
Kariyerin, hobilerin, ilişkilerin ve seni ifade eden şeylerle ilgili sonsuz fırsatlardan seçimler yapabilirsin. Önemi olan şey, bir seçim yapabilmen. Birçok insan ne istediğini bilmediği için hayatlarını yıllarca çekimserce yaşayarak harcıyor.
Kendilerine kim olduklarını ve nasıl yaşamak istediklerini sormak yerine kendilerini bulmaya çalışıyorlar, kim olmak isterlerse o olabileceklerini bilmeden. Kendini bulabilmek için tüm Asya’yı gezmen gerekmiyor. Kendi kendine düşünmeye çalışmalı ve kim olmak istediğine karar vermelisin.
Ne istediğine karar vermeli, işi yapmalı ve evrene büyüsünü gerçekleştirmesi için alan bırakmalısın. Eğer ne istediğini bilmiyorsan, ona asla ulaşamazsın. Bazen, hayattaki en güzel şeyler tesadüf gibi görünür. Bir niyet belirleyerek ve bunun nasıl gerçekleşeceğini düşünmeyi bırakarak, bu büyülü tesadüflerin daha da fazlasını çekebilirsin.