Masanın Karşı Tarafı

Ortaokuldayken sınıf arkadaşlarımdan biriyle ciddi bir tartışmaya girdim. Onun haksız olduğundan, benimse haklı olduğumdan emindim.. Öğretmenimiz bize çok iyi bir ders vermeye karar verdi.

Bizi bütün sınıfın önüne çıkardı ve arkadaşımı masanın bir tarafına, beni de diğer tarafına yerleştirdi. Masanın tam ortasında yuvarlak bir nesne vardı. Siyah bir nesne. Öğretmen diğer çocuğa nesnenin rengini sordu. Çocuk “beyaz” diye yanıtladı.

Söylediğine inanamadım çünkü nesne siyahtı! Yeniden tartışmaya başladık, bu kez de nesnenin rengi hakkında!

Öğretmen bu kez beni çocuğun yerine, onu da benim yerime geçirdi. Ve bu kez nesnenin rengini bana sordu. ‘Beyaz’ yanıtını vermek zorundaydım, çünkü belli ki nesnenin bir tarafı beyaz, diğer tarafı ise siyahtı.

Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders verdi: Karşımdaki kişinin bakış açısını anlamak için kendimi onun yerine koymam gerekiyordu…

“Hayatta bazen haklı olduğumuzdan yüzde yüz emin olduğumuz anlar vardır. Aksi mümkün değildir. Tıpkı iki artı ikinin dört etmesi gibi ortada olan konuda haklı olan bizizdir. Eğer böyle bir durumla karşılaştığınızda, karşınızdaki kişi sizin değil, kendisinin haklı olduğunu iddia ediyorsa, bu durumu anlamaya çalışın. Çünkü aynı nesneye farklı iki yönden bakıyorsunuz.

Size siyah gözüken kısım, karşınızdakine beyaz gözüküyorsa, ne siz ne de karşınızdaki haklıdır. Aynı olayın iki farklı yüzünü farklı açılardan görüyorsunuz hepsi bu. Aslolan şey tartışmak ve kendinizi paralamak yerine, bakış açınızı değiştirebilecek olgunluğa sahip olmaktır…”

Judie Paxton