Karantina uygulaması devam ederken pek çok ebeveyn, salgın öncesi zamanının büyük bir kısmını okulda geçiren çocuklarıyla evde daha fazla vakit geçirme fırsatını da yakalamış oldu. Bu durumun ebeveyn-çocuk bağlarını güçlendirme noktasında gerçek faydaları olduğu gibi olumsuz etkileri de olacaktır kuşkusuz. Ancak doğru iletişim biçimleri geliştirmek, çocuğun bilişsel ve duygusal ihtiyaçlarının farkında olmak gibi avantajlar, kısıtlı bir alanı şimdilik belirsiz bir süre boyunca ortak zaman aralıklarında daha sık kullanacak olan ebeveyn ve çocuklar açısından  bu sürecin hem çocuğun hem de ebeveynin kendisinin psikolojik sağlığı açısından en az hasarla atlatılması da mümkün.

Tüm dünyanın dikkati, COVID-19 salgınından sonra gelecek olan ekonomik etkilerin geçiştirilebilmesi ve azaltılması gibi konular üzerine odaklanmış durumda. Hızla değişen bu durumda, medya ve sosyal iletişim de tamamen salgının hakimiyetinde ilerlemektedir. Özellikle de çocuklar, çevrelerindeki yetişkinlerin bu sohbetlerinden büyük miktarlarda bilgi, yüksek düzeyde stres ve endişeye maruz kalmaktadır. Öte yandan şu gerçekliği de ifade etmek yerinde olacaktır: Çocuklar aynı zamanda da günlük rutin ve sosyal altyapılarında, zorlu olaylara karşı dayanıklılıklarını arttıran önemli değişiklikler de yaşamaktadır. Bu durum çocuğun psikososyal gelişimi açısından oldukça önemlidir.

Etkili Bir İletişim

Normalde, ebeveynler çocuklarını stres ve zor durumlardan korumak için zorlayıcı olaylar ve endişe verici durumlar hakkında konuşmaktan kaçınırlar. Ancak yapılan araştırmalar, 2 yaş gibi küçük bir yaştaki çocuğun bile etraflarındaki değişimlerin farkında olduğunu gösteriyor. Çocukların kavrayışları, çocukluk ve ergenlik dönemi boyunca sürekli olarak gelişir. Bu yüzden de yetişkinler, çocuklarla yaptıkları konuşmalarda, onlara bilgiler sunarken çocuğun yaş ve kavrayış düzeyini de göz önünde bulundurmalıdır. Yaşamı tehdit eden bir hastalık hakkında hassas ve etkili bir iletişim geliştirmenin hem çocuğun hem de ailenin kendisinin psikolojik sağlığı açısından uzun vadede önemli faydalar sağlayacaktır.

Öncelikle, çocuklar ailelerindeki değişimler hakkında dürüst ve doğru bilgilere ihtiyaç duyarlar. Eğer ki bu bilgi ebeveyn tarafından sağlanmazsa, çocuk, içerisinde bulunulan durumu anlamak için kendisi bir çaba içerisine girecektir. Çocuğun gelişim aşamalarının göz önünde bulundurulması, çocukla kurulan iletişimin etkili olmasını sağlamak ve kavrayışını abartmamak ya da küçümsememek açısından çok önemlidir. Küçük çocuklarla iletişim kurmak, yalnızca kullanılan dilin veya kavramların basitleştirilmesine değil, aynı zamanda çocukların hastalık ve nedensellik kavrayışını da dikkate almalıdır.

4-7 yaş aralığındaki çocuklar için, bir olaya dair geliştirilen kavrayış; çocuğun sahip olduğu düşünce, dilek, istek ya da alakasız eylemlerin dış dünyada meydana gelen olayları etkileyebildiği düşüncesinden önemli oranda etkilenir. Bu yaş aralığındaki çocuklar, neredeyse tüm olayları kendilerine bağlayabilecek bir düşünüş biçimine sahip olabilirler. Dolayısıyla da, bir hastalığın, sahip oldukları belirli bir düşünce ya da gösterdikleri bir davranıştan kaynaklandığını düşünebilirler. Bu düşünüş biçimi, çocuğun bilinç hissi geliştirmesiyle aynı zamanda ortaya çıkar. Ancak yine de hastalığın nasıl yayıldığı konusunda zayıf bir kavrayışa sahiptirler. Bu yüzden de ebeveynler, çocuklarının geçmişteki herhangi kötü bir davranışlarının cezası olarak hastalığın ortaya çıktığı hissine kapılıp uygunsuz biçimde kendilerini suçlayabileceklerine yönelik dikkatli olmalıdır.

Bu yüzden de, çocukların COVID-19 salgını hakkında neye inandıklarını dinlemek son derece etkili olacaktır. Böylelikle ebeveyn, çocuğa doğru bir açıklama yaparak, çocuğun kendisini suçlama ya da gereksiz bir korku hissine kapılmasının önüne geçebilir.

Pandeminin küresel ve kişisel düzeydeki etkileri hakkındaki belirsizlik ve buna bir de karantinanın oluşturduğu belirli psikolojik etkilerin eklenmesi, büyük bir endişeyi de beraberinde getirmektedir. Yetişkinlerin COVID-19’un sonuçlarıyla meşgul olmaları, çocuklardan gelen alarm veya sıkıntıları hassas bir şekilde anlama ve bunlara yanıt verme becerilerini tehlikeye atabilir.

Teknik Bir Dilden Ziyade Duygu Odaklı Konuşmalar

Çocuklar, ebeveynlerin duygusal durumlarına oldukça iyi uyum sağlamışlardır, dolayısıyla, açıklanamayan ve öngörülemeyen davranışlara maruz kalmak, çocuklar tarafından bir tehdit olarak algılanır ve kaygı durumuna neden olur.

Dahası, kişisel karantinanın uygulandığı bu günlerde, 2 yaşından küçük çocuklar kendilerinin düzenli olarak bakımını üstlenen (büyükanne, büyükbaba, bakıcı) kişilerin yokluğunun farkına varır ve tedirgin veya üzgün olabilir ya da bu kişilerin geri dönmesini isteyebilirler. Bununla birlikte 2 yaştan daha büyük olan çocuk ve ergenlerin kaygıları, dışarıya zorlayıcı olabilecek davranışlar şeklinde yansıtılabilir. Örneğin, daha sakin olan üzgün ya da endişeli konuşmalar yerine agresif tartışmalar şeklinde dışa vurulmuş davranışlar gözlemlenebilir.

Yetişkinler çoğu zaman çocukların nasıl hissettiğini bilmek istese de, bu paylaşım sırasında genellikle kendi duygularının bir kısmını paylaşarak çocuklarına bir örnek oluşturmazlar. Bu durum da ebeveyn-çocuk konuşmasının, hastalığın pratik yönleri tarafından domine edilmesine neden olabilir. Yapılan çalışmalar, ebeveynlerin, çocukların stres ve korkusunu minimuma düşürmek için bazen teknik ya da tamamen gerçeklere dayalı bir dil kullandıklarını gösteriyor. Ancak duygu odaklı konuşmaların yapılmaması; çocukları çevrelerindeki yetişkinlerin duygusal durumu hakkında endişeli bırakabilir. Bu kaygı, çocuğun başkalarını korumak adına kendi endişelerini paylaşmaktan uzak durmasına neden olabilir. Nihayetinde de tüm bu zorlu duygusal süreçle tek başına mücadele etmesi gereken bir çocuk kalır.

Çocukla yapılan konuşmalarda, ebeveynler, kendi korkuları ile ezmeden pandeminin psikolojik zorlukları ve belirsizlikler konusunda gerçekçi ve güvenilir olmalıdır. Bu dürüstlük, çocukların ne gözlemlediğine dair tutarlı bir açıklama sunmakla kalmaz, aynı zamanda çocukların kendi duyguları hakkında güvenli bir şekilde konuşmalarına da olanak tanır. Duygusal tepkilerini normalleştirmek ve çocuklara, ailenin tüm üyelerinin birbirine nasıl bakacakları konusunda güvence vermek; kaygıyı kontrol altına almaya yardımcı olur ve ortak bir odaklanma sağlar.

Bu yönüyle, çocuklara COVID-19 hakkında bilgi sağlamak ve onlarla kurulacak iletişime öncelik vermek, çocukların psikososyal gelişimleri açısından önem arz etmektedir. Süreç, genellikle yetişkinlerin taleplerine cevap verilen bir çember içerisinde şekillendirilmektedir. Hastalığın biyolojik etkisi açısından risk bulunmayan çocukların, psikolojk ihtiyaçları ne yazık ki yetkili kurumlar tarafından yeterince dikkate alınmamaktadır. Oysa bu küresel durumun acil ve uzun vadeli psikolojik etkilerini göz ardı etmek, özellikle de dünya nüfusunun %42’sini oluşturan çocuklar ve gençler için ileride sorunlar oluşturacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 Kaynak ve İleri Okuma

Kaynak: “Çocukların Psikolojik Sağlığı İçin COVID-19 Salgını Hakkında Etkili Bir İletişim Kurulmalı” Gürkan Akçay https://bilimfili.com/cocuklarin-psikolojik-sagligi-icin-covid-19-hakkinda-etkili-iletisim-kurulmali