GENEL DURUM
Yapılan birçok araştırmada ve gündelik hayat içinde karşılaştığımız olaylarda rahatlıkla görülebilecek açık bir gerçek vardır ki o da kaza, acil hastalık ve afet hallerinde ölümlerin tamamına yakını ilk birkaç dakika içinde gerçekleşmektedir.
Ayrıca bütün kazazede, yaralı veya hastalara sağlık personelinden çok daha önce, olay yerinde bulunan vatandaşlar temas ve müdahale etmektedir. Kuşkusuz iyi niyetle girişilen bu müdahalelerde çoğu kez tanıklık ettiğimiz üzere eğitimsizlik ve bilinçsizlik yüzünden kurtarılabilecek hayatlar son bulmakta, korunabilecek hayatlar korunamamaktadır.
İnsanların yapacakları en küçük işte bile, yapılacak işle ilgili eğitim alındığına dair diploma, ustalık belgesi veya sertifika istenir haldeyken anne-baba olmak için en küçük bir eğitim gerekli görülmemekte, bilinçsiz hamilelik, bilinçsiz çocuk bakımı, bilinçsiz beslenme alışkanlıkları, bilinçsiz çocuk eğitimi nedeni ile biyolojik ve psikolojik olarak sağlıksız, çoğu zaman da sakat bireyler çoğaltılmaktadır.
Kronik hastalıklar genellikle evde bakılmaktadır. Her ne kadar hekim tarafından hastalık, korunma ve bakım bilgileri hastaya ve aileye aktarılıyor olsa da çoğu zaman unutulmakta, duygusal bir takım nedenler ve aile içi ilişkilerin örüntüsünden kaynaklanan uygulama güçlüklerine ve yanlışlıklarına neden olunmakta, dolayısı ile iyileşme gecikmekte veya hastalık daha da ilerlemekte, tedavi olanakları sınırlanmakta, çoğunlukla da erken ölümlere neden olunmaktadır.
Bulaşıcı hastalıklardan korunma konusunda yaşanan bilinçsizlik hastalıkların yayılma hızını arttırmakta ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek görevini yürüten kurum ve kuruluşlara yansıyan artı iş yükü oluşturmakta, daha da önemlisi bilinçsizliği yüzünden asıl kayba uğrayan bire bir halkın kendisi olmaktadır.
Yaşadığımız çağın görünmeyen en önemli sağlık problemlerinden birisi de strestir. Direkt olarak ruh sağlığını bozan stresin bireysel zararları yanında aile ve toplum düzenini de alt üst ettiği açık bir gerçektir. Bozulan aile ve toplum yapısının bedelini ise hızla artan sokak çocukları, suça yönelen insanların sayısal artışı, uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş ve giderek uzayan suç listesi olarak bütün bir toplum olarak ödemekteyiz.
Bir türlü oluşturulamayan çevre bilincinin yokluğu yaşadığımız çevrenin, dolayısı ile de dünyanın ekolojik dengesini bozmakta ve bozulan ekolojik denge insan sağlığını tehdit etmekte ve yaygın sağlık problemleri yaratmaktadır.
Sonuç olarak, elbette sağlık alanında yaşanan bilinçsizliğin bireysel, ailesel ve toplumsal etkileri yukarıda sayılanlarla sınırlı değildir. Yaşanan insani dramın yanı sıra, bilinçsizlik nedeni ile yaşanan hastalık, sakatlık, suça yönelim hatta ölümlerin aileye ve topluma yüklediği bir de maliyet vardır.
Bu temel tespitlerden hareketle, halkın sivil toplum örgütleri aracılığı ile devletle dayanışma içinde olması ve temel sağlık bilgileri ile donatılması bir zorunluluk haline gelmiştir.
HALKIN SAĞLIK EĞİTİMİNDE DURUM
Elbette halkımız sağlık eğitimi konusunda sahipsiz bırakılmamıştır. Tam aksine ilk anda aklımıza gelen ve bir çırpıda sayılabilen kurum ve kuruluşları sayacak olursak;
İl Sağlık Müdürlükleri, Üniversiteler, Tabip Odaları, Eczacı Odaları, Diş Hekimi Odaları, Veteriner Odaları, Diğer Meslek Odaları, Psikolog Dernekleri, Diğer Meslek Dernekleri, Çeşitli Vakıflar, Milli Eğitim Müdürlükleri, Halk Eğitim Merkezleri, Şoför Eğitim Kursları, Diyetisyenler, Estetisyenler, Akupunkturcular, Biyo-Enerji Tedavicileri, Doğal Bitki Tedavicileri, Askeri Birlikler, Belediyeler, İlaç Firmaları, Sivil Savunma Müdürlükleri, Spor Kulüpleri, Kızılay, Yeşilay, Gazeteler, Dergiler, Radyolar, Televizyonlar, Aktarlar, Kozmetikçiler, Deterjan-sabun üreticileri, Gıda Üreticileri, Tarımsal İşletmeler, Diğer Ticari İşletmeler, Reklam Şirketleri, Yogiler, Kırık-Çıkıkçılar, Muskacılar-Üfürükçüler, Para kazanmak isteyenler, Komşular gibi tam kırk ayrı odak saymak ve daha da uzayabilecek bir liste yapmak mümkün.
Tabii ki bu listede yer alan bazı kurum veya kuruluşlar bu eğitimi vermek üzere yasalarla görevlendirilmiş ve yetkilendirilmişlerdir. Bunların dışında kalan bir kısım odak iyi niyetli ve gerçekten topluma yardımcı olmaya çalışan kesimi, geri kalanları da yasal boşluklardan veya denetim yetersizliğinden yararlanarak çıkar sağlamak isteyen kesimi oluşturmaktadır. Ancak, görevlendirilenler, yardımcı olanlar ve çıkarcıların birlikte yaptığı bu iş sonuç olarak içinden çıkılması mümkün olmayan bir kaos yaratmakta, gerçek ve geçerli bilginin de inanılırlığını ve güvenilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Böylece elde edilen sonuç dev maliyetlerle elde edilen koca bir sıfırdan başka bir şey olamamaktadır.
Esasen halkın sağlık eğitimi konusunda birinci derecede sorumlu ve yetkili olan kurum Sağlık Bakanlığı ve bağlı İl Sağlık Müdürlükleri olmasına rağmen bu kadar kurum, kuruluş ve kişinin karıştığı alan tamamen Sağlık Müdürlüklerine terk edilse bile, İl Sağlık Müdürlükleri bu görevi bünyelerinde bulunan Eğitim Şube Müdürlükleri aracılığı ile yerine getirmeye çalışmaktadır. Eğitim Şube Müdürlükleri ise yalnızca halk eğitiminden değil aynı zamanda personel yetiştiren okullardan ve meslek içi eğitimden de sorumludur.
Yani ne kadar iyi niyetli olunursa olunsun, ne kadar çaba sarf edilirse edilsin, bütçe, kalifiye personel, eğitim mekanı, eğitim materyali, donanım, araç ve gereç engellerine takılmaktan kurtulması mümkün görünmemektedir. Bu nedenle Sağlık Teşkilatı da çalıştırmakta olduğu Hekim, Hemşire, Ebe, Sağlık Memuru, Çevre Sağlığı Teknisyeni gibi değişik amaç ve branşlarda eğitilmiş, esasen eğitimci olmayan personel ile bu görevi yerine getirmeye mecbur bırakılmış durumdadır.
Ülkemizde Sağlığa ayrılan % 2.7’lik bütçenin % 93’ü tedavi hizmetlerine, % 1’i Koruyucu Sağlık Hizmetlerine, % 6’sıda personel, yönetim eğitim, mediko – sosyal, vs. harcamalarına ayrılmaktadır. Eğitime ayrılabilen para ile okulların işletilmesi, personelin meslek içi eğitiminin ve halkın sağlık eğitiminin yapılması beklenmektedir. Tabiidir ki, % 2.7’lik sağlık bütçesiyle hastanelerdeki yığılmaları önlemek ve kaybedilmiş sağlığı yeniden kazandırmak dahi mümkün değildir. Tedavi edici hizmetlerden kurtulamayan Sağlık Bakanlığı ne kadar istese de koruyucu sağlık hizmetlerine tam bir yönelim gösterememekte, halk sağlığı eğitimi hizmetlerine hiç yetişememektedir.
Özetle söylenmesi gereken şudur ki; halk sağlığı eğitimi vermeye çalışanlardan bir kısmı sağlıkçıdır ama eğitimci değildir, bir kısmı eğitimcidir ama sağlıkçı değildir, bir kısmı ne eğitimcidir ne sağlıkçıdır, hem sağlıkçı hem eğitimci olanlar da organize değildir.
GEREKÇE
Halk sağlığı eğitimi sorumluluğunu ve yetkisini taşıyan tüm kamu kurum ve kuruluşlarının birleşerek bu sorumluluklarını tek merkezden ve belirlenmiş uluslararası standartlara ve geçerliliğe uygun bir biçimde yerine getirmelerini, bu alanda yaşanan kaosun ve yetersizliğin önlenmesini, toplumun ihtiyaç önceliklerine göre belirlenmiş, aktif ve kalifiye personel ile yürütülen, eğitim programları ile kısa zamanda istenen hedeflere ulaşılmasını, Devlet – Vatandaş dayanışmasının pekiştirilmesini, kaybedilen sağlığın ve hayatların aile ve ülke bütçesine dayattığı ek yüklerin önlenmesini sağlamaktır.
Yücel BİNİCİ