Aktif siyasetçilerin görevi, mahalle, ilçe, il ve ülke düzeyinde milletin veya özel sosyal toplulukların, ekonomik, sosyal, kültürel problemlerini, geçerli akademik yöntemlerle analizlemek, tespit etmek ve çözüm üretmektir.

Yani siyasi partilerin mahalle temsilcilikleri, ilçe ve il yönetimleri kendi sorumluluk bölgelerindeki ekonomik, sosyal, kültürel problemleri, akademik yol ve yöntemlerle analizlemek, tespit etmek ve çözüm üretmek için çalışırlar.

Mahalle, ilçe ve il düzeyinde tespit ettikleri bütün problemler için siyasal çözüm politikaları üretir, uygular, uygulatır ve uygulamalara destek olurlar. Yani yerel ve ulusal ölçekte topluma önderlik eder yol gösterirler.

Peki, hâlihazırda bu saydığım siyasi kadrolar, bu işler yerine ne yapıyor?..

Ziyaret siyaseti yapıyorlar; seçilmiş ve atanmış partililer birbirini ve üyelerini ziyaret ediyor, basit gündelik sohbetler ediyor, düğün, cenaze geziyor, şirinlik yapıyorlar.

Sadaka siyaseti yapıyorlar; gidip, üç – beş yoksul çocuk buluyorlar, biraz defter, kalem, gibi şeylere yetecek parayı partili üç – beş iş insanından, rica minnet toparlayıp, aldıkları malzemeleri götürüp dağıtıyorlar.

Fotoroman siyaseti yapıyorlar; gündelik hayatta attıkları her adımı fotoğraflayıp, siyasi çalışma gibi sosyal medya hesaplarından paylaşıyorlar.

Aslında gerçek siyasetin ne olduğunu bilmeyen bu arkadaşlar, yukarıda saydığım bu üç yöntemi de birlikte kullanıyorlar ve biz de sessizce onların bu çok önemli (!) siyasi çalışmalarını izliyoruz.

Peki, neden “bırakın kardeşim kendi aranızdaki bu basit evcilik oyununu, seçildiğiniz makamların hakkını verin, gerçek siyaset yapın” demiyoruz?..

Umarım benim sözlerimden alınmıyorsunuz, ben bu söylediklerimi siyaseten söylüyorum, birbirimizi kırmıyoruz inşallah… Üzülmeyin!.. Bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor. Siyasetin gereği…